Neredeyse bütün siyasi partiler, Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý’nýn aldýðý Kudüs kararýný destekledi.
Kýlýçdaroðlu bile destekledi.
O bile...
Gerçi bir ara coþtu, içinde “Doðu Filistin” ifadesinin geçtiði tuhaf laflar etti, “Kudüs’e derhal Filistin Büyükelçiliði kurulsun” gibilerden yine tuhaf öneriler getirdi ama “son tahlilde” destekledi.
Kudüs’e “Filistin Büyükelçiliði” kurulamaz oysa.
Böyle bir þey teknik olarak mümkün deðil.
Filistin Büyükelçiliði, kurulsa kurulsa, Ankara’ya kurulur.
Ki, zaten var böyle bir yer.
Kudüs’e de, Türkiye Büyükelçiliði kurulur.
Böyle bir þey de var. Yani, Türkiye’nin Kudüs’te mukim bir Büyükelçiliði de var.
Olsun... Kemal Bey’in bu “iþgüzarlýðýný” yine de deðerli buluyoruz ve “suskunluðu” tercih etmediði için kutluyoruz.
Suskun kalan odaklarý bildiriyorum:
Meral Akþener’in ÝP’i...
HDP’li hevaller...
Kriptolar...
Ýslamcý mahalleye “itilen” görevliler...
Kimi AKP’liler.
Ýlginçtir, bir hafta öncesine kadar “Kudüs bizim onurumuzdur, sakýn ha Trump!” diye gözdaðý mesajlarý yayýnlayan kimi eski devlet adamlarý da suskunluða büründü.
Ne ilginç, deðil mi?
Kudüs üzerinden “Ýslamcýlýk” yapýp, Ýslamcý Erdoðan’ý sigaya çekeceklerdi, “sosyoloji”nin kafasýný karýþtýracaklardý.
Daha da ilginci þu:
Eski devlet adamlarýna tercüman olan kimi “Erdoðan takýntýlý” kalemlerin, Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý’nýn oybirliðiyle aldýðý Kudüs kararýný (Davutoðlu’nun bazý söylev ve demeçlerini hatýrlatarak) neredeyse “yok” hükmünde saymalarý ve “Pardon siz buna baþarý mý diyorsunuz?” diye burun kývýrmalarý.
Efendim, 16 ülkenin aldýðý kararýn neresi baþarýymýþ?
Daha kaç ülkenin katýldýðýný bilmiyor, bir de kalkmýþ, “Bu toplantýdan bir þey çýkmayacaðýný daha önce yazmýþtým. Ben ortada bir baþarý filan göremiyorum” diye ahkâm kesiyor.
Körü körüne düþmanlýk böyle bir þeydir.
Ýnsaný rezil eder.
Bütün kötülükleri Davutoðlu’suzluða baðlamak... Evet, bu bir siyasettir... Daha üstün, daha nitelikli, daha kuþ kondurur bir siyasetçi olarak görülen Davutoðlu’nun mevcutlardan daha baþarýlý bir icracý olduðuna inanýlabilir, onun düþünceleri çerçevesinde örgütlenilebilir, bundan sonra daha iyisinin ancak onun yönetimiyle mümkün olacaðý savunulabilir.
Bunlar gayet meþru faaliyetler...
Ki, meþruiyet çerçevesinde ve adalet temelinde yürütülen her faaliyet saygýdeðerdir.
Hem bütün kötülükleri “Davutoðlu’suzluða” baðlayacaksýn, hem Davutoðlu’suzlukla ödeþmenin yolu olarak AK Parti ve Erdoðan düþmanlýðý yapacaksýn, hem de AK Parti zemininde söz söyleyeceksin.
Bir de “16 ülke katýldý” diye gerçeði çarpýtacaksýn.
Derdi nedir bu arkadaþlarýn, anlayabilmiþ deðilim.
Neredeyse her satýrlarýnda Erdoðan düþmanlýðý ve sinik, yaralý, sinsi bir muhalefet dili...
Bir türlü çýkamadýlar travmadan.
Biri, Cumhurbaþkanlýðý sisteminde “Hitler ve Mussolini esintileri” vehmeder... Biri ortadaki “büyüme rakamlarý”na raðmen mütemadiyen ekonominin kötüye gittiðini söyler... Biri “28 Þubat sürecinin özgürlükler ortamýný” özler... Biri mensubu olduðu partiyi hem Ýslamcý hem “Batý’nýn kabul edeceði” bir partiyle tehdit eder... Biri “Sakýn küreselci ve Soros’çu demeyin, Sizi Trump’çý ilan ederiz... Soros demokrasiyi destekleyen hayýrsever bir iþadamýdýr” diye gözdaðý yazýlarý yazar... Biri AB’yle gerilen iliþkilerin sorumluluðunu AB ülkeleri tarafýndan refüze edilen siyasetçilere yýkar...
Hakikaten nedir dertleri?