Ýþine geldiðinde açlýk grevi yapan, iþine geldiðinde canlý bomba eylemi düzenleyen, iþine geldiðinde ise siyaset zemininde “çözüm” arayan PKK’lýlara sözüm yok. Sözüm onlarýn destekçiliðini üstlenen bazý “aydýn”lara. Aydýn kelimesini týrnak içinde yazmak hoþuma gitmiyor aslýnda; kimsenin aydýn olma vasfýný sorgulayacak halim yok. Ancak þu da var: Bu memlekette mesela üniversite hocalarý kolay kolay bu kategoriye giremez ama televizyon yýldýzlarý aydýn sýnýfýndandýr otomatik olarak!
Çoðunluðunu televizyon ve sinema yýldýzlarýnýn oluþturduðu bu arada birkaç gazeteciye de aralarýnda yer veren bir aydýnlar grubu var. Bir tür “ombudsman” gibi çalýþýyorlar bunlar. Devletin siyasetiyle birtakým marjinal kesimlerin siyaseti arasýnda uyuþmazlýk ortaya çýktýðýnda bunlar devreye giriyorlar derhal ve elbette devletin siyaseti aleyhine hüküm açýklýyorlar. En azýndan ben böylesi durumlarda baþka türlü bir tutum aldýklarýna þimdiye kadar þahit olmadým. Benim bilgime aykýrý bir örnek bilen varsa beni haberdar etsin.
Diyeceksiniz ki devletin pozisyonunu savunmak aydýna yakýþýr mý? Yakýþýp yakýþmamasý ayrý mesele, ancak bir ihtilafta taraflardan biri haklý, diðeri haksýz olduðunda “þu taraf haklý ama onun yanýnda görünmek bana yakýþmaz” deyip haksýzlýk edenin yanýnda yer almak da kimseye yakýþmaz.
Kerameti kendinden menkul aydýn inisiyatiflerinin arkasýndaki motivasyonu da bilenler biliyor. Þimdi burada “Batýlýlara þirin görünmek için” kliþesini de kullanmak istemiyorum, çünkü adý üstünde kliþe... Ama Avrupa’daki bazý ortamlarda insan haklarý savunucusu vb olarak tanýnmak veya demokrat kimliðini tescil ettirmek için bu türden iþler içinde olmak gerektiði bir hakikat.
Bu arada bazý gariban Ýslamcý “aydýn”lar da hiç deðilse Ýstanbul’daki sosyeteye kabul edilmek ümidiyle ombudsman aydýnlar kalabalýðý arasýna karýþmak için fýrsat kolluyorlar. O da gözlerden kaçmýyor.
Ýþte bu “aydýn”lar son olarak cezaevlerindeki PKK’lýlarýn açlýk eylemleri konusunda devleti “suçlu taraf” ilan edip özetle “devlet adým atsýn, insanlar boþuna ölmesin” açýklamasý yaptý. Buna mukabil ne sürdürülen eylemin meþruiyeti ne de uðruna insanlarýn hayatlarýnýn þantaj masasýna konulduðu taleplerin niteliði sorgulama konusu yapýlmadý. Oysa aydýnlarýmýzýn bu çerçevede cevaplamasý gereken sorular var:
Açlýk grevi veya ölüm orucu bir insanýn veya bir kitlenin sesini duyurmakta çaresiz kaldýðýnda son seçenek olarak baþvuracaðý bir eylem biçimidir, diyorsunuz. Bugün cezaevlerinde açlýk grevi yapan PKK’lýlar bu þartlara uyuyor mu?
Seslerini duyurmak için her türlü imkâna sahipler çünkü. Ýstedikleri zaman çarþýda pazarda bomba patlatarak veya yollara mayýn döþeyip karakol basarak insanlarý öldürüyorlar ve seslerini duyuruyorlar. Þimdi PKK terör yönteminden vaz mý geçti ki sesini duyurmak için açlýk grevi yapmak zorunda kalsýn?
Hem zaten farzýmuhal seslerini duyurma yöntemi olarak terörden vazgeçseler bile istedikleri zaman parlamento kürsüsünde konuþarak davalarýný anlatabilirler. Ellerinde böyle bir imkân da varken seslerini duyurmak için buna mecbur kaldýlar iddiasý havada kalmýyor mu?
Mýzraklarýnýn ucuna taktýklarý taleplerin akla mantýða uygun kýsmýnýn karþýlanmasý için zaten hükümet tarafýndan atýlmýþ adýmlar olduðu ortaya çýkýnca “gördünüz mü açlýk grevlerinin faydasýný” diye yorum yapmak doðru mu?
Mesela, daha açlýk grevlerinin adý bile geçmezken “ana dilde savunma” konusunun AK Parti kongresinde daðýtýlan kitapçýkta bile yer aldýðýný unutmuþ görünmek, aslýnda ne ahlaki ne de siyasi meþruiyeti olmayan bu eylemlere meþruiyet kazandýrmak için mi sadece?
Bu sahtekârca tutum aydýn ahlakýna yakýþýyor mu?