Haber þu: Nazlý Ilýcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ýn da aralarýnda bulunduðu 6 sanýðýn almýþ olduklarý “aðýrlaþtýrýlmýþ müebbet” hapis cezalarýný onaylayan Ýstinaf Mahkemesi “gerekçeli kararýný” açýkladý.
Kararda, þüphelilerin “terör örgütünün gizlilik ve tedbir stratejisi doðrultusunda hareket ettikleri” belirtiliyor.
Hemen düþüncemi söyleyeyim:
Bu kiþilerin (en azýndan isimlerini zikrettiðim üç gazetecinin) FETÖ’cü olduklarýný düþünmüyorum.
Mahkeme de zaten “Bunlar FETÖ üyesidir” demiyor.
FETÖ’cü deðiller ama “FETÖ yordamlarýný” kullanmada oldukça mahirler. Mahkeme böyle söylüyor...
Ben bir yorumda bulunmak istemiyorum.
Sanýklardan “romancý” olaný, bir vakitler, týpký kardeþi liberal profesör gibi, “Türkiye’nin kurtuluþunu bize çok acý çektirecek büyük bir alt üst oluþa” baðlayan yazýlar yazýyordu.
Hatta kendisiyle yapýlan bir söyleþide coþmuþ, “Erdoðan’ý öldürecekler, cesedini bir çöplüðe atacaklar...” buyurmuþtu. Erdoðan’ýn bir “halk ayaklanmasýyla” gideceðini müjdelemeyi de ihmal etmemiþti tabii...
Sonra da bombasýný patlatmýþtý: “Türkiye sokaklarýnda tank görülmeden, iç savaþ çýktýðý anlaþýlmaz.”
15 Temmuz akþamý tanklar “iç savaþ çýkarmak için” sokaklara çýktý... Marmaris’e hareket eden suikast timinin hedefinde de Cumhurbaþkaný Erdoðan vardý. Belki de Erdoðan’ý öldürüp cesedini çöplüðe atacak, romancýyý yalancý çýkarmayacaklardý.
Fakat bütün bu “coþkun” hallerine raðmen, Ýstinaf Mahkemesi’nin verdiði karara üzüldüm.
Keþke böyle olmasaydý.
Keþke bir darbeye hazýrlandýðý bilinen FETÖ’nün dümen suyuna girmeselerdi.
Keþke bildiklerini (bir darbe olacaðý bilgisine sahiptiler) güvenlik birimleriyle paylaþsalardý ve “Yine yeþillendi fýndýk dallarý” diyerek darbeye “peþin alkýþ” tutmasalardý.
Mahkemenin gözünden kaçmadý, “Yine yeþillendi fýndýk dallarý” türküsünü çýðýran gazetecinin darbeyi ima ettiðini (daha doðrusu darbeyi “müjdelediðini”) yakaladý.
Karara üzülenler olacaktýr. Bunlarýn sayýsý çok az...
Sevinenler de olacaktýr...
Hemen ekleyelim:
Sevineceklerin, yani “Oh olsun... Hak ettiler... Balyoz ve Ergenekon’da þu haksýzlýklarý yapmýþlardý, þu kadar insanýn canýný yakmýþlardý” diyeceklerin sayýsý daha fazla.
Bu istatistikle (bu karþýlaþtýrmayla) bir þey ima etmeye çalýþmýyorum.
Daha doðrusu, kararýn “haklý” ya da “haksýz” olduðunu söylemeye çalýþmýyorum.
Ýstatistik, ortaya çýkan kararýn “hukuki” olup olmadýðýný göstermez. Bu cümleden olarak, adý geçen kiþilerin haksýzlýða uðradýklarý ve cezalarýn “orantýsýz” olduðu ileri sürülebilir. Bunun tersi de savunulabilir.
Ýstatistik, sadece bir konuda (adý geçen kiþilerin durduklarý yer konusunda) “gösterge” iþlevi görebilir... “Demek ki durduklarý yer, kamu vicdanýnda o kadar da meþru ve savunulabilir bir yer deðilmiþ” denilebilir.
Ben kanaatimi daha önce iki kez yazmýþtým.
Bu üçüncü olacak.
O kiþilerin FETÖ’cü olduklarýný düþünmedim.
Dolayýsýyla, “Oh olsun” diyenlerden deðilim ve kararý sevinçle karþýlamayý hem ayýp, hem küçültücü sayarým.
Ýçeride çürümelerini istemem elbette ama darbeye “altyapý” oluþturduklarý (bir darbeyi çok istediklerini gizlemedikleri ve bunu çaðýran birtakým beyanlarda bulunduklarý, hatta “öngörülerini” konuþturup aba altýndan “FETÖ sopasý” gösterdikleri) için en azýndan “ahlaken” yargýlanmalarýný ve kamu vicdanýnda “suçlu” ilan edilmelerini isterim.