Bu badireyi de atlatacağız biiznillah

Türkiye 13 sene önceki Türkiye değil. 230 milyar dolarlık milli gelir 800 milyar dolara çıkmış, 36 milyarlık ihracat 150 milyar dolara çıkmış. 1972-2003 arasındaki 30 yıllık dış projeler 44 milyar dolarken 2003-2012 arasında 220 milyara çıkmış, yani on senede otuz senenin üç katı gelir.

IMF’ye borcunu ödemiş, batı krizlerle boğuşurken kriz teğet bile geçmemiş. Merkez bankası rezervi 27 milyar dolardan 134 milyar dolara yükselmiş.

Savunma sanayiinde yüzde 90 dışa bağımlı iken yüzde 90 milli savunma sanayii noktasına gelinmiş.

Hemen her alanda Türkiye büyük bir sıçrama yapmış.

***

Bunun anlamı çok basit.

Bu büyüme ve kalkınma bölgedeki ve dünyadaki dengeleri değiştiriyor.

Dengeler Türkiye lehine geliştikçe birileri zarar ediyor, pazar kaybediyor.

Türkiye itibar kazandıkça birileri itibar kaybediyor.

Gelişen kalkınan ve büyüyen Türkiye’ye tarih ve coğrafya faktörlerini ilave ettiğinizde Türkiye birilerini ciddi manada rahatsız ediyor demektir.

***

Rahatsız olanlar düşünüyorlar ki, Türkiye’yi 2002’deki bataklıktan bugünkü seviyeye çıkaran faktörler bir şekilde şöyle veya böyle ortadan kaldırılmalıdır.

Bu faktörler siyasi istikrar, ekonomik kalkınma, demokratikleşme ve insan odaklı politikalardır.

Bu faktörleri ülkeye kazandıran da son 13 yıldır iktidarı elinde tutan siyasi güçten başkası değildir.

Öyleyse bu siyasi güç bertaraf edilmeli en azından zayıflatılmalıdır.

7 Haziran seçimleri son fırsattır. Eğer 7 Haziran’da bu siyasi güç iktidardan düşürülmezse önümüzdeki 4 yıl ne bir seçim vardır ne de iktidara karşı kullanılabilecek bir fırsat.

Hele de 2023 hedefleri gerçekleşirse dünyadaki dengeler tamamıyla alt üst olacaktır.

***

Masum çevre tepkisini Gezi’de hükümete yönelik isyana dönüştüren ve ülkeye yaymaya çalışanlar, 17-25 Aralık’ta doğrudan darbeyi hedefleyenler, 6-8 Ekim olaylarıyla ülkeyi karıştırmak isteyenler, yabancılar ve yerli işbirlikçileri her defasında başarısız oldular.

Önlerinde tek fırsat kaldı, 7 Haziran.

O güne kadar ülkede bir kaos çıkarabilir ve iktidarı yıpratıp siyaseti koalisyon hükümetlerine mahkum edebilirlerse büyük bir başarı elde etmiş olacaklar.

Savcı cinayetinin de İstanbul emniyetine saldırının da arkasında bu kaos planı yatıyor.

DHKP-C gibi bir taşeron bir örgütün tam da seçimler öncesi harekete geçmesinin başka ne anlamı olabilir ki?!

DHKP-C hücresinden İngiliz pasaportlu Alman ajanlar niye çıksın ki?!

ASALA neden yeniden sahne alsın ki?!

***

Türkiye’nin büyümesinden rahatsız olan çevreler 7 Haziran seçimlerine kadar bu iktidarı karalamak için her haltı yiyebilirler.

7 Haziran’a kadar beklenmeyen olaylar yaşanabilir.

Gerek sözde soykırımın yıldönümü münasebetiyle gerekse işçi bayramı münasebetiyle karışıklıklar çıkarabilirler.

Ortamı gerecek suikast teşebbüsleri olabilir!

Emniyetin bu ihtimalleri göz önünde bulundurarak tedbir aldığını biliyorum. Ancak tedbire rağmen avukat cübbesiyle cinayet işlendiği gibi başka kisvelerle de işlenebilir!

Daha şimdiden üçü İslami çevrelerden üçü laikçilerden altı isme suikast düzenleneceği şayiaları kulağımıza kadar gelmekte.

Herkes dikkatli olmalıdır, teyakkuzda olmalıdır.

27 Mayıs’ı, 12 Eylülü ve 28 Şubat’ı yaşamış ve sağduyudan taviz vermemiş olan bu millet eminim yine sağduyusuyla hareket edecektir.

Onca tezvirata rağmen 2014’te yerel seçimlerde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sağduyusunu konuşturan millet 7 Haziran’da da sağduyusuyla hareket edecek ve bu badireyi de atlatacaktır.

Biiznillah.