Terör örgütünün “hak-hukuk” mücadelesi vermediðini artýk örgüt sempatizanlarý da itiraf ediyor.
Bir dönem PKK’lýlarla zýlgýt arkadaþlýðý yapmýþ akademisyen hanýmefendi bile “Örgütün temel hatalarý” türünden cümleler kuruyor.
Uzunca bir süre, “PKK’yý yaratan Kürt sorunudur” kabulü üzerinden tartýþtýk.
Bir yönüyle (belki 90’larýn þartlarý içinde) doðruydu.
PKK, Kürt kimliðine yönelik baskýlarý kullanmýþ, bu baskýlarýn oluþturduðu sosyolojiden nemalanmýþtý ama “Kürt sorunu” dediðimiz þeyin tabii bir sonucu deðildi. (Salih Tuna’nýn dünkü yazýsýna göz atmanýzý salýk veririm. Kafa karýþýklýðýna iyi gelecektir.)
Soru þu:
PKK, silahla elde edilecek herhangi bir kazaným olmadýðý halde niçin teröre devam ediyor?
Bu soruya yüzlerce farklý cevap bulunabilir ama bana göre en mantýklý (ve gerçekçi) cevabý CHP Genel Baþkaný Kemal Kýlýçdaroðlu verdi.
Buna “cevap” demek gerekir mi, bilemedim.
Daha çok “itiraf”a benziyor.
Buyuruyor ki Kemal Bey (özetle aktarýyorum), “Anayasayý deðiþtirmekten vazgeçerseniz terör biter.”
Demek ki, Bese Hozat’ýn ‘devrimci halk savaþý baþlamýþtýr’ cümlesiyle yeniden sahne alan terör, Türkiye’deki “idari yapý reformunu” hedef alýyormuþ.
Peki, kimler istemiyor idari yapý reformunu?
Baþta müttefikimiz Amerika ve AB ülkeleri olmak üzere, AK Parti’nin kalkýnmacý yönetiminden rahatsýz olan CHP, HDP, bazý meslek odalarý, patronlar kulübü ve uluslararasý ortaklýklar kurmuþ bir
kýsým medya...
PKK terörünü bir mantýða dayandýran ve zýmnen meþru gösteren Kýlýçdaroðlu, Devlet Bahçeli’nin “Fiili durum yasal bir çerçeveye kavuþturulmalýdýr” cümlesini son derece mantýksýz buluyor.
Belli ki, Bahçeli’nin “fiili durum”dan neyi murat ettiðini bilmiyor. Ya da “saf”a yatýyor.
Bence safa yatýyor.
Çünkü “fiili durum”un ortaya çýkmasýnda en büyük pay CHP’ye aittir. Meclis’e Cumhurbaþkaný seçtirmemek için her melaneti sergilediler. Hem darbeci kolpacýlarýn “Cumhuriyet mitingleri”ne omuz verdiler, hem de apaçýk anayasa ihlali olan Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararýna sahip çýktýlar. Böylece, toplantý yeter sayýsýna göre seçilmeyen Mustafa Kemal’in Cumhurbaþkanlýðýný tartýþmalý hale getirdiler.
Düðümü, 21 Ekim 2007 referandumuyla hak çözdü; “Bundan sonra Cumhurbaþkanýný ben seçeceðim” dedi.
Ýdari yapý bu tarihte (yani 21 Ekim 2007’de) “resmen”, Cumhurbaþkanýnýn halk tarafýndan seçildiði 10 Aðustos 2014 tarihinde de “fiilen” deðiþmiþ oldu.
Ýdari yapý deðiþti ama bunun yasal ve anayasal çerçevesi çizilmedi. En önemlisi, “çift baþlýlýðýn” (“çifte yürütme”nin) istikbalde yaratacaðý kaosa karþý yasal bir düzenleme yapýlmadý. (AK Parti 7 yýldýr “Gelin þu iþi yasal hüviyete kavuþturalým” diye çýrpýnýyor ama CHP’den randevu bile alamýyor.)
Devlet Bahçeli’nin söyledikleri son derece net: “Bu duruma anayasal bir çerçeve çizelim.”
Kemal Kýlýçdaroðlu, “Hayýr, çizemezsiniz” diyor.
Hýzýný alamýyor, “Yüzde 98’le de gelseniz, bu anayasa deðiþikliðine izin vermeyiz” diyor.
Hýzýný alamýyor, “Kan dökmeden bu iþi gerçekleþtiremezsiniz” diyor. (Bir CHP milletvekili, anayasanýn deðiþtirilmesi tehlikesine karþý“halký mahalle mahalle, taþlý sopalý direniþe” çaðýrmýþtý.)
Ýþte kan dökülüyor...
Kemal Bey’in “hendekteki arkadaþlarý” yollara mayýn döþüyor.
PKK’lý hevaller metropollerde bomba patlatýyor.
Demek ki bütün mesele, anayasa deðiþikliðini yaptýrmamak!
Bu mu?
Kemal Bey aðzýndaki baklayý çýkarsýn, “Yasal zeminde önleyemediðimiz reformlarý, PKK’nýn bombalarýyla önlemeye çalýþýyoruz” desin.
Esasýnda bunu diyor.
Hem kendisine genel baþkanlýk getiren “kaset komplosu”na ýþýk tutuyor, hem de “terör”ün patronunu ve paydaþlarýný ele veriyor.