Filistin'den yansıyan görüntüler yine hançer gibi saplanıyor sinemize. Filistin topraklarını işgal eden İsrail'e 'savunma hakkını kullanıyor' demek işgali meşrulaştırmaktan başka bir anlam taşımaz.
İşgal en büyük insanlık suçudur. İşgale karşı koyan değil, işgal eden suçludur.
Abluka altındaki Gazze'nin yaşadığı dramın sorumluluğu ise işgalci İsrail ile birlikte Mısır'ın da üzerindedir!
Sadece Gazze-Mısır sınır kapısı açık olsa ve her türlü ihtiyacını Gazze oradan karşılayabilse bu kadar acı yaşanmaz.
İsrail kendi kapılarını kapatınca Gazze'de elektrik santrali bile çalışmıyor! Petrol tankerleri sadece oradan girebiliyor Gazze'ye.
Peki, Mısır kapısı olan Refah?
Maalesef Mısır yönetimi Gazzelilere İsrail'in koyamadığı yasakları koyuyor. (Ateşkes konusunda attığı adımlar Filistinlilere çektirdiklerini hafifletmez, affettirmez.)
Mürsi'yi niye indirdiler zannediyorsunuz?!
En önemli sebeplerin başında İsrail'in güvenliği geliyordu!
Cuma günü başlayan İsrail saldırısında 15'i çocuk, 4'ü kadın, 44 Filistinli şehid oldu ve 300 Filistinli yaralandı, yüzlerce bina hasar gördü.
İslam dünyasından kınamanın ötesinde bir yaptırım görülmedi. İsrail önemli ülkelerle normalleşme adımları atarak Filistin'de yaptığı ihlallere sessiz kalmalarını sağladı.
Ruhsuz bir İslam dünyası var karşımızda!
Orada işgal devleti tarafından canlı yayında Filistinliler'e katliam yaparken Filistin davasına sahip çıkmak için kurulan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İslami Dayanışma Oyunları'yla meşgul!
İİT, İslami Dayanışma Oyunları Federasyonu kurmuş, adı yanlış olsa da bu güzel bir adım.
(İslami Dayanışma oyunları denince akla İslami ölçülere riayet edilen oyunlar anlaşılır. Öyle bir hassasiyet görünmüyor! Doğru isim İİT Oyunları olmalıydı!)
İslami Dayanışma Oyunları'na 56 ülke 4000 oyuncu ile katılıyor.
Tamam, spor yapılmasın demiyorum, yapılmalı da. Ne güzel federasyon da oluşturulmuş.
Ama spora verilen ehemmiyet kadar Müslümanların canlarını korumaya ehemmiyet verildiğini söyleyebiliyor muyuz?
Mesela, ihlaller karşısında müdahale edecek 'İİT Barış Gücü' oluştursa ve mazlumların imdadına yetişse iyi olmaz mı?
Böyle bir güç olsaydı İslam dünyasının göbeğindeki İsrail böyle saldırabilir miydi?
Sadece hatırlattım!
Şanlıurfa Valisi Salih Ayhan Bey vatandaşlar arasında ayırım yapmadan her kesimin valisi olduğunu gösteren bir tutum sergilediği için kimi çevreler valiyi hedef tahtası yapma gayretiyle harekete geçmişler.
Eski Türkiye hayaliyle yaşayan birileri valinin bölgenin önde gelen etkin isimleriyle bir araya gelmesini hazmedememişler; bir dönem CHP'de siyaset te yapan bir şahıs, "Vali, görev sınırlarını aşmıştır. Görevden el çektirilmeli ve hakkında adli işlem yapılmalıdır" açıklaması yapmış.
Gerekçe, Temmuz ayının başında vali beyin davetiyle gerçekleşen buluşmaya, Nakşibendi tarikatının Gaznevi kolunun manevi lideri kabul edilen Şeyh İzzeddin Aksan'ın yanı sıra birçok şeyh katılmış!
Ben ne İzzeddin Aksan'ı ne de diğerlerini tanırım. Ama valilerimizin toplumun her kesimiyle buluşmasını alkışlarım.
Vali dini mezhebi meşrebi ne olursa olsun bulunduğu ildeki herkesin valisidir. Herkesle buluşmalı görüşmeli dinlemeli sorunlarını çözmeye çalışmalıdır.
Dün Muharrem'in onuncu günüydü ve devletimiz tüm Alevi dernekleriyle ve dedeleriyle temas kurarak ihtiyaçlarını belirlemiş ve büyük oranda karşılamıştır. Alevi dedesi de dini bir gurubun lideridir bir nevi şeyhtir nihayetinde. Devlet bu tavrıyla adil davranmıştır.
Valiye itiraz eden zat, Kemal Kılıçdaroğlu'nun'nın sarıklı cübbeli bir Mevlevi şeyhinin elini öptüğünde de itiraz etmiş midir, bilmiyorum ama vali de doğru olanı yapmıştır Kılıçdaroğlu da!
Kılıçdaroğlu'nun ki takıyye midir değil midir orası pek net değil, ama başında bulunduğu partinin milletin inanç değerleriyle sorunlu olduğu bilinen bir gerçektir.
Nitekim halen CHP'de milletvekili olan bir zat zikir çeken ve namaz kılan subayları tehdit ederek bu sorunlu zihniyeti açığa vurmuştur. Çünkü ona göre kafayı çekmek iyi, zikir çekmek kötüdür!
O yüzden CHP'nin helalleşme ve muhafazakâr kesime yakınlaşma politikasının ben takıyye olduğunu düşünüyorum.
Takıyye yaptıklarını İstanbul seçimlerinden sonra kendileri ispat ettiler. Bizzat Kılıçdaroğlu namus sözü vererek tek bir kişinin işten çıkarılmayacağını vadetmesine rağmen seçilen şahıs işbaşı yapar yapmaz yüzlercesini bilahare binlercesini işten çıkararak takıyye yaptığını göstermiştir.
En son tutum ise altılı masada yer alan bir siyasi partinin genel başkan yardımcısının gazeteci Latif Şimşek Bey'i darp etmesinde ortaya çıktı.
Darp görüntüleri medyada yayınlandı ama altılı masadan genel başkanlık düzeyince kurumsal olarak tek bir kınama açıklaması gelmedi!
Terör gerekçesiyle tutuklananları basın mensubu diye savunan CHP, darp edilen gazeteci kendisini destekleyen kesimden olmadığı için kör ve sağır kesildi.
Bu CHP mi, bu altılı masa mı sosyal barışı temin edip adalet dağıtacak?