Bu cinayeti sol portallardan okuyamazsýnýz!

Nazým Hikmet, vefatýnýn 56. yýlýnda anýldý... Gazete haberi... 

Ki, bayram boyunca, internet sitelerinde (özellikle “sol haber portallarýnda”) bu haberin farklý versiyonlarýný okuyup durdunuz. 

Elbette bol “Nazým Hikmet güzellemesi” eþliðinde... 

Bir tek þey okumadýnýz: 

Nazým Hikmet, ne olmuþtu da, Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmýþtý? 

Onu Türkiye’yi terk etmeye zorlayan “mekanizma”yý kim, hangi solcu lider kurmuþtu? 

Dahasý, onu kim zindanlarda çürütmüþtü? 

Bunlarý okuyamadýnýz. Dolayýsýyla, bu sorular cevapsýz kaldý. 

Eskiden (AK Parti’li yýllardan önce) “Nazým Hikmet’e iade-i itibar yapýlsýn mý, yapýlmasýn mý; mezarý Türkiye'ye getirilsin mi, getirilmesin mi?” konusu tartýþýlýrdý. 

Son yarým yüzyýlýn en gereksiz, belki de en komik tartýþmasýydý... Ve hüzünlüydü. 

Hüzünlüydü, çünkü Nazým Hikmet Türkçe yazan bir þairdi; iade-i itibar yapýlmasý ne deðerine bir þey katardý, ne de bir þey eksiltirdi. 

Ýkincisi, Nazým’a “itibar” arayanlar ne ölçüde samimiydiler ve Ýsmet Özel’in söylediði gibi, bu “arayýþ” onun sanatýna dair bir zaruretten mi kaynaklanýyordu? 

Hayýr... 

Þov yapýyorlardý... 

Daha doðrusu, Nazým Hikmet üzerinden (Nazým’ý savunuyorum görüntüsü altýnda) siyasal iddialarýný seslendirip pislik yapýyorlardý. 

Erdoðan, Baþbakanlýðý döneminde, Nazým Hikmet’e hem itibarýný, hem de vatandaþlýðýný iade etti... 

Pislik yapma gayretleri sona erdi mi? 

Ermedi... 

Nazým bayraðýný dalgalandýrýp “karartma” uygulamaya devam ettiler. 

Peki, ne yapmýþtý Nazým? 

Niçin Rusya'ya kaçmýþtý? 

Bu konuda gerçeðe en yakýn bilgiyi, bilmem kaç yýl öncesinden, bir Sözcü gazetesi yazarý Necati Doðru vermiþti. 

Þöyle diyordu: “Hapishaneden çýktýðýnda orduyu isyana teþvik etmekten yargýlamaya kalktýlar. O da Rusya'ya kaçtý. Ve ‘vatan haini' ilan edip Menderes hükümetinin Bakanlar Kurulu kararýyla vatandaþlýktan attýlar. Aleyhinde büyük propagandalar baþlatýldý.”

Bu bir paragraflýk yazýda iki yalan, bir de kocaman “karartma” yer alýyor. 

Bir kere, cezaevinde çýktýðýnda (1950’de) orduyu isyana teþvik etmekten yargýlamaya kalkmadýlar. 

Zaten orduyu isyana teþvik etmekten cezaevine atmýþlardý. Yýl 1938’di. Dolayýsýyla, ortada ne Menderes diye bir Baþbakan, ne de Menderes hükümetinin bakanlar kurulu vardý. 

Ne vardý? 

Ýsmet Paþa diye bir Baþbakan vardý. 

Mustafa Kemal Atatürk de Cumhurbaþkanýydý. 

Necati Doðru hem yalan söylüyor, hem de gerçeði karartýyor. 

Doðrusunu söylemeye dilleri varmaz, biz hatýrlatalým sevabýna: 

Nazým aleyhinde propaganda baþlatanlar Yunus Nadi'ler, Erol Simavi'ler, Ali Naci Karacan'lar ve onlarýn “kiralýk” kalemleriydi. 1960 darbesinden sonra Yassýada cinayetini alkýþlayanlar da bunlardý... 

Sol entelijansiya, Nazým’ýn nasýl ve hangi þeraitte Türkiye’yi terk ettiðini, hangi suçunun karþýlýðý olarak 13 yýl cezaevinde yattýðýný, bu çileli þiir emekçisini zindanlarda çürütenlerin kimler olduðunu pek hatýrlamak istemiyor. 

Nazým’ý hapse týktýran “millî þef” Ýnönü’dür. 

Hapisten kurtaran (afla serbest býrakan) Adnan Menderes’tir. 

Sabahattin Ali’yi, kafasýný odunla parçalayýp öldürmek fikri de millî þefin neferlerine aittir. 

Mehmed Akif, Necip Fazýl, Kemal Tahir, Niyazi Berkes, Arif Oruç ve Zekeriya Sertel ha keza... 

Sol portallarda bu bilgileri bulamazsýnýz... 

Bol bol Nazým eyyamý yaparlar ama “þerefsizce” bilgi gizlemeye devam ederler.