Bu çocuk hep böyle coşup duracak mı?

Mustafa Karaalioğlu’nun “O gettodaki mahalle baskısına duyarsız kalamayız” başlıklı yazısına, Hürriyet’in alesta bekleyen yazarı cevap vermiş.

Söylenenleri “itibarsızlaştırmaya” çalışıyor.

İki mahallede de durum aynıymış.

İki mahalle de “yaramazlıklardan” hoşlanmıyormuş.

İki mahalle de şöyleymiş böyleymiş...

Kendisini hangi mahalleye dahil ediyor bilmiyorum ama bulunduğu mecra içindeki durumu pek de parlak değil... Coşup duruyor ama nafile coşuyor...

Karaalioğlu yanlış mı söylüyor muhterem?

Mahalleniz, gettonuz, “seçkinliğin” imtiyazını kimselere kaptırmayan çevreniz baskıcı değil mi?

Düpedüz “mahalle baskısı” uygulamıyor musunuz?

Can Dündar’a o lafları söylemediniz mi? “Vatan haini”, “Atatürk düşmanı”, “gerici”, “liboş” ilan etmediniz mi?

Koskoca Deniz Baykal, alt tarafı bir belgesel olan “Mustafa” için açıklama yapmadı mı?

Genelkurmay Başkanlığı durumdan vazife çıkarıp, erken günahı Mustafa Kemal’in de bir insan olduğu gerçeğini hatırlatmak olan belgeselcinin üzerine çullanmadıkça çullanmadı mı?

Dernekleriniz, odalarınız, sendikalarınız, sivil toplum kuruluşlarınız nümayişe geçmedi mi?

Bunlar olmadı mı?

Çok mu seversiniz Şahan Gökbakar’ı? Başbakan aleyhinde konuşmuyor diye on parmağınızda on kara, çalıp durmuyor musunuz? Çektiği filmleri yerin dibine sokmuyor musunuz?

Şafak Sezer’i, yine Başbakan aleyhinde konuşmuyor diye itin bilmem neresine sokmadınız mı, “Artık bu mahalleye giremez” diye tehdit üstüne tehdit savurmadınız mı? “Oynadığı filmleri izlemeyeceğiz... Yaptığı esprilere gülmeyeceğiz... Zaten iyi bir oyuncu da değil!” demediniz mi, demiyor musunuz?

Katil Esat’a “katil” diyen Yılmaz Özdil’i “ihale almakla”, “hükümete satılmakla” suçlamadınız mı?

Efendim, daha dün Yeni Şafak yazarı Murat Menteş “Gezi’yi anlamalıyız” dediği için, apar topar istifa ettirilmiş...

Öyle mi olmuş kurnaz şey!

Sen Yeni Şafak’ı bırak da, kendi gazetene, kendi gazetenin içler acısı durumuna bak...

Buralarda (Star’da, Yeni Şafak’ta), hiç değilse “Gezi’yi anlamalıyız” yazıları çıkıyor, çıkabiliyor.

Mustafa Akyol onlarca “Gezi’yi anlamalıyız” yazısı yazdı...

Bir şey olmadı.

Fadime Özkan yazdı. Fehmi Koru yazdı. İbrahim Kiras yazdı... (Yeni Şafak’tan Ali Bayramoğlu zaten yazıp duruyor...)

Kimse onları istifa ettirmeyi düşünmedi...

Kimse onlara “mavi gökyüzünü”  dar etmedi.

Madem kendi ayağınla geldin ve çok iddialısın, bize Hürriyet gazetesinden aykırı bir örnek göster...

Bir tek örnek...

Gezi olayları patlak verir vermez, hepiniz Tufan Türenç kesilmediniz mi?

Hepiniz Emin Çölaşan’laşmadınız mı?

Bazı darbelerin demokrasi getirdiğini, Gezi olaylarının (Allah korusun) bir darbe getirmesi durumunda, gelen şeyin mutlaka beraberinde “demokrasiyi getireceğini” sayıklayıp durmadınız mı?

Hâlâ sayıklayıp durmuyor musunuz?

Bugüne kadar farklı bir sese, farklı bir yaklaşıma, farklı bir “bakış açısına” yer verdiniz mi, yer veriyor musunuz ki, kalmış bir de “Sizin gettonuzdan niçin yaramazlar çıkmıyor?” diye bıdı bıdı ediyorsunuz?

Sizin gettonuzdan çok mu yaramazlar çıktı?

Çok mu bayılırsınız farklı seslere?

Çok mu tahammüllüsünüz karşıt görüşteki insanlara?

Hadi bir yaramazlık yap da, “Niçin bizim tarafsız gazetemizde Gezi karşıtı yazılar çıkmıyor Aydın Bey? Niçin hepimiz olaylara Tufan Türenç gözlükleriyle bakıyoruz? Bu, sen böyle istediğin için mi, hepimiz senin istediğin gibi yazılar yazmaya can attığımız için mi böyle oluyor?” diye sor.

Coşma, sor!