Bu defa sporu yazacaðým

Dün eðitimi yazdým, bugün sporu yazacaðým. Fatih Hoca’nýn Star’ýn sorularýna cevap vermeme riskini göze alarak ve Bekri Mustafa’nýn “Dünyada ne var ne yok diye sorarlarsa Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam oldu de, gerisini anlarlar” demesine benzetmeyeceðinizi umarak..

Az buçuk sporla ilgilenmiþliðim olduðunu söylemeliyim öncelikle. Maraþ’ýn Maðralý mahallesinin sokaklarýnda ham deriden yapýlmýþ yemenilerle içine kýl doldurulmuþ minik kayýþ toplarla oynadýðýmýz günler oldu.

Öyle kaptýrýrdýk ki, akþamýn olduðunu unutur, akþam eve babamýzdan sonra gelmek zorunda kalýr ve bir ton azar iþitirdik. Onun için babamýzýn namazda olduðu saati beklerdik eve girmek için, çünkü babamýz, namazdayken eve girmiþsek bir þey söylemezdi, bir de yemek sýrasýnda...

Maraþ Ýmam Hatib’in ve Ýstanbul Yüksek Ýslaml Enstitüsünün futbol ve voleybol takýmlarýnda oynadým. Bir kere bileðimi kýrmýþlýðým vardýr, bir de dirseðimi. En son 40 yaþlarýnda bir piknik sýrasýnda top oynarken yere düþüp dirseðimi kýrdýktan sonra futbol oynamayý býraktým.

Ýnternet ortamýndaki öz geçmiþimde güreþle uðraþmýþlýðým yazýlýr ama iyi bir seyirci olmak dýþýnda öyle ahým þahým bir güreþ geçmiþim yoktur.

Futbol, voleybol, basketbol, güreþ... Her türlü spor yarýþmasýný seyrederim. Akýl yürütürüm. Bunu en azýndan iyi bir þef olmamalarýna raðmen yemeðin kalitesinden anlayan insanlarýn durumuna benzetebilirsiniz. Seyrederim ve milli maçlarda, takýmlarýmýzýn yabancý takýmlarla yaptýðý maçlarda heyecanlanýrým.

Ele güne muhtaç olduðumuz önceki geceki maçlarý da, evde, oðullarýmla birlikte, Macaristan’ýn attýðý gollere sevinerek, Ýtalya’nýn yediði gole üzülerek seyrettim. Orada da “Elden gelen öðün olmaz, olsa da vaktinde bulunmaz” özdeyiþini hatýrladým. Sevgili Fatih hoca, nasýl, bu yorum yerinde mi?

Çok mu kendimden bahsettim. Öyleyse yurdum insanýnýn özellikle futbola, genel anlamda da tüm sporlara yönelik ilgisine geçelim.

Çeklerle maça çýktýðýmýz gece, Sayýn Cumhurbaþkaný’nýn iftarýndaydýk. Gece boyunca herkesin aklýnýn maçta olduðuna kalýbýmý basarým. Ýstanbul’a gitmek üzere Esenboða’ya geldiðimizde herkes TV’lere kilitlenmiþ vaziyette idi. Eminim sayýn Cumhurbaþkaný da ikinci gol atýldýðýnda havalara uçmuþ, etrafýndakilerle çak yapmýþtýr.

Hala Anadolu sokaklarýnda kayýþ topla oyun oynayan çocuklar vardýr.

Cumhurbaþkanýmýz gençliðinde futbol oynamýþtýr, þimdi de Fenerlidir.

Daha acayibini söyleyeyim, “Bölücü” terör örgütünün lideri bile, “yerli ve milli” bir takýmýmýzýn fanatik baðlýsýdýr. Çekleri yendiðimizde Avrupa sokaklarý albayrak þölenine tanýk oldu.

Daha ne olsun.

Dün yazdým ya, ilk ve ortaöðretime giden çocuk-genç nüfusumuz 17 milyon. Türkiye nüfusunun yarýsý, evet yarýsý 30 yaþýn altýnda.

Herkesin aklýna ayný soru gelmiyor mu, Ýstanbul kadar, Ankara kadar nüfusu olmayan ülkeler çaký gibi top oynuyorlar da neden biz kývranýp duruyoruz?

Bunun milli takýmýmýzý emanet ettiðimiz Fatih Hoca’da bir cevabý olmalý.  Ya da futbolcularýmýzda, ne bileyim, spor yazarlarýmýzda, yorumcularýmýzda... Ömer Üründül’de... Atilla Gökçe’de... Uður Meleke’de...Ali Sami Alkýþ’ta...

Gençlik ve Spor bakanlarýmýzda...

Ak Parti iktidarlarý, diyorum, geçen 14 yýlda dünya þampiyonasýnda finali oynayan bir futbol takýmý çýkarsaydý, basketçi, voleybolcu, güreþçi, jimnastikçi çocuklarýmýz olsaydý katar katar, bunun için yatýrým yapsaydý, projeler geliþtirseydi...

Ayný þekilde fikir adamlarý, bilim adamlarý yetiþtirmek için de seferber olunabilirdi.

Diyorum ya, eðitim, kültür, spor gibi insana yatýrým alanlarýnda ciddi zaaf söz konusu.

Ýnsan sermayemizin “özgül aðýrlýðý”ný büyütme noktasýnda çok geri kaldýk.

Þimdi son umudunu “elden gelecek öðünler”e baðlamýþ milyonlarýn, bir Ýtalya bir Macaristan maçýna gidip gelmesini ve sonunda yaþanan hüznü düþünün...

Sayýn cumhurbaþkanýmýzdan dün “Eðitim” için liderlik talebinde bulundum. Bugün de “Spor” için, “Kültür” için liderlik talebinde bulunuyorum. Bence insan böyle böyle “Fiili Baþkan” olur.

Fatih Hoca, kýzma, insanlarýmýz bunca bunaltý içinde baþarýya o kadar açlar ki...