Bu defteri kapatalým, temiz bir sayfa açalým

Ergenekon ve Balyoz davalarý konusundaki problem bugünün problemi deðil. Tamam, bugün hükümeti hedef alan yargý operasyonunun failleriyle o gün o davalarý kotaranlar “ayný ekip” olduðu için yeni bir durum oluþtu. Bunlarýn geçmiþte etkide bulunduklarý yargýsal süreçlerin de meþruiyeti tartýþýlýyor þimdi. Ama bugün böyle bir durum ortaya çýkmýþ olmasaydý da yakýn geçmiþte “Özel Yetkili Mahkemeler” eliyle yürütülen Ergenekon, Balyoz ve diðer siyasi içerikli “örgütlü suç” davalarýnda izlenen yol ve alýnan kararlar toplum vicdanýnda kabul görmüþ deðildi. Bu yüzden toplumun önemli bir bölümünde Türkiye’nin yargý sistemine yönelik ciddi bir güvensizlik hissi ortaya çýkmýþtý. Söz konusu davalarda yargýlanýp çeþitli cezalar alan insanlar hakkýnda ise -belki bir kýsmýnýn hak etmediði þekilde- maðduriyet algýsý oluþmuþtu.

Öyleyse yargý sistemi ve mahkemeler üzerinde oluþan bu þaibeyi ortadan kaldýrmak ve insanlarýn zedelenen adalet duygularýný onarmak üzere birtakým adýmlar atýlmasý gerekiyordu. Özel Yetkili Mahkemeler konusunda geçtiðimiz aylarda gerçekleþtirilen düzenleme belki bir ilk adým sayýlabilir. Ama bunun yeterli olmadýðý ortada. Her þeyden önce bu yargýlamalarda ortaya çýkan maðduriyetlerin giderilmesi, soru iþaretlerinin ortadan kaldýrýlmasý gerekiyor.

Örnek mi istiyorsunuz? Sokakta kimi çevirip sorsanýz “cemaatin polis teþkilatýndaki örgütlenmesini deþifre eden bir kitap yazdýðý için hapiste olduðunu” duyacaðýnýz Hanefi Avcý hakkýnda silahlý terör örgütüne yardým iddiasýyla açýlan dava üzerindeki soru iþaretlerinden söz ediyorum.

Anayasanýn açýk hükmüne raðmen Yüce Divan’da yargýlanmasý gerekirken Özel Yetkili Mahkemede “terör örgütü yöneticiliði” suçlamasýyla yargýlanan eski genelkurmay baþkaný Ýlker Baþbuð’a verilen müebbet hapis cezasýnýn toplum vicdanýnda ne anlam ifade ettiðinden söz ediyorum.

Balyoz davasýnda yargýlama konusu olan plan seminerlerine katýlmayan kiþilerin bile sýrf bazý bilgisayar dokümanlarýnda adlarý geçiyor diye yargýlanýp çok yüksek cezalar almalarýndan söz ediyorum. Bu davada 300 küsur kiþinin cümbür cemaat darbe planý hazýrladýklarý kabul edilerek çok aðýr cezalara çarptýrýlmalarý, buna mukabil bilgisayar dokümanlarýnýn kurgulanmýþ olduðuna dair kuþku ve itirazlarýn hiç umursanmamasýndan söz ediyorum.

Ergenekon ve Balyoz davalarýna ilaveten yine hepsi Özel Yetkili Mahkemeler eliyle yapýlan diðer siyasi içerikli “örgütlü suç” yargýlamalarýnýn da kamu vicdanýndan onay alamadýðýný hatýrlamak lazým. Fenerbahçe’yi hedef alan “þike davasý” da buna dâhil.

Peki ne olacak þimdi? Dün de deðindim: Yeniden yargýlama opsiyonu tartýþma konusu. Bununla ilgili yargýya yapýlan baþvurular da var. Ne var ki yeniden yargýlamanýn çok da pratik olmayacaðýný düþünüyorum ben. Bunun yerine genel veya kýsmi bir “af” çýkarýlarak bu defterin kapatýlmasýnýn daha uygun olduðu kanaatindeyim.

Çünkü, bir defa yeni bir yargý süreci üzerinden yeni bir siyasi tartýþma ve kamplaþma sürecinin baþlamasýndan çekinmek lazým. Ýkincisi, her ne kadar mahkemelerden çok aðýr hapis cezalarý çýkmýþ olsa da birçoðu beþ-altý yýldýr cezaevinde olan kiþilerin -gerçekten suçlarý varsa- yeterli cezayý çektiklerini düþünmek lazým. Gerçekleþtirilmiþ darbelerin faillerinin (12 Eylül, 28 Þubat) dahi doðru dürüst yargýlanmadýðý bir süreçte plan veya niyet aþamasýnda kalmýþ darbe giriþimlerinin faillerinin 5-6 yýl hapis yatmýþ olmalarý yeterli deðil mi?

Elbette darbe planý yapmanýn ötesinde bazý suçlarla itham edilenlerin dosyalarýnýn ayrýlmasý ve affýn kapsamý dýþýnda tutulmalarý mümkün. Ayný þekilde eline silah almamýþ KCK’lýlar için de bu hüküm geçerli olmalý.