Bu ifadeleri, Fethullah Gülen’in Herkül Org.’da yayýnlanan son sohbetinden aldým: “Bütün peygamberler, veliler çekmiþler. Eðer bu yolu böyle bilerek girmiþseniz, bunlara da katlanacaksýnýz. Bazen Firavunlar yapacak, bazen Nemrutlar yapacak, bazen kefere ve fecere yapacak, bazen münafýklar yapacak. Bazen de Müslümanlýðý sindirememiþ, Kur’ân okuduklarý halde gýrtlaklarýndan aþaðý inmeyen, alýnlarý nasýr baðlayacak þekilde secdeden baþlarýný kaldýrmadýklarý halde nifaktan kurtulamayan insanlardan çekeceksiniz. Bütün bunlarý bilerek bu yolda iseniz diþinizi sýkýp sabredeceksiniz.”
Bu ifadeler, þu andaki Cemaat bakýþýný ve önümüzdeki dönemde nasýl bir duruþun iþaretini veriyor, diye düþündüðümüzde þunlar not edilebilir kanaatindeyim:
- Biz camia olarak bir imtihanla karþý karþýyayýz. Bu imtihan geçmiþte peygamberlerin, velilerin yaþadýðý imtihana benziyor.
Bu tarz bir yaklaþým, kendi durduðu yeri kutsama anlamý taþýyor.
- Geçmiþte Peygamberler ve Veliler, Firavun gibi Nemrut gibi, kefere ve fecere gibi zalimlerin zulmüne maruz kalmýþlar. Bu da Camianýn karþýsýnda bulunanlarýn Firavun ve Nemrut ile eþleþtirilmesi, dolayýsýyla kötülük çukuruna itilmesi anlamýný taþýyor.
- Peki Camia’nýn karþý karþýya geldiði insanlar Müslümansa, ona ne denilecek? Onlar da “Müslümanlýðý sindirememiþ, Kur’ân okuduklarý halde gýrtlaklarýndan aþaðý inmeyen, alýnlarý nasýr baðlayacak þekilde secdeden baþlarýný kaldýrmadýklarý halde nifaktan kurtulamayan insanlar” kategorisinde mütalaa edilecek.
Nifak... Münafýklýk... Yezidlik.. Bunlar uzunca bir süredir Tayyip Erdoðan ve Ak Parti ile mücadelede Camia medyasýnýn kullandýðý dini zeminde dýþlama malzemeleri.
Fethullah Gülen’in sohbetlerine de girdiðine göre belli ki bu mücadele tarzý merkezi bir nitelik taþýyor.
Müslüman bilinen farklý insanlarýn bu þekilde “münafýk vs., okuduðu Kur’an boðazýndan aþaðý gitmemiþ” kiþiler olarak somutlaþtýrýlmasýný oldum olasý büyük bir zihni problem olarak görüyorum. Bunun, hedefi belli þekilde Fethullah Gülen gibi birisi tarafýndan yapýlabiliyor olmasýný da çok daha derin bir zihni teþevvüþ olarak deðerlendiriyorum. Ayný þekilde Fethullah Gülen’in yine bir beddua niteliðinde ve “kimsenin kimsenin suçunu yüklenmeyeceðini” ifade ettiði bir konuþmada, “Yedi sülaleye bela okumasý”ný içinde nasýl meþrulaþtýrdýðýný hayretle sorguluyorum.
Ama bu yazýda bu konuþmanýn sorunlu gördüðüm yanlarýný tahlil etme niyetinde deðilim.
Bu yazýda, Camia’nýn savaþý nereye kadar götürme niyetinde olduðuna dair bizatihi “Merkez”den verilen sinyali okuma niyetindeyim.
Ne diyor Fethullah Gülen?
- Diþinizi sýkýp sabredin, diyor.
Bunu bir Camia’ya söylüyor.
Baktýðýmýzda, Hükümetin hedefi, Camia’ya mensup sade insan deðil. Hükümet devlet bünyesindeki “Paralel yapýlanma”nýn tasfiyesini amaçlýyor. Fethullah Gülen’in hitap ettiði Camia, sade insanlar mýdýr yoksa, Devlet bünyesindeki Camia mensuplarý mýdýr?
Gülen, “Paralel yapý”nýn da “Paranoyanýn nesebi belli olmayan veledi” olduðunu söylüyor ayný konuþmada. Yani Hükümetin bir paranoyasý, hastalýklý korkusu var, bu korkudan paralel yapý gibi gayrý meþru çocuk dünyaya getiriliyor.
Bu söz, devlet bünyesinde Camia mensubu hiçbir varlýk bulunmadýðý anlamýna mý geliyor, yoksa devlet bünyesinde Camia’ya ait bir yapýlanma var ama bu yapýlanma mesela Fethullah Gülen’le hiçbir irtibatý olmayan bir þekilde iþliyor, anlamýna mý? Belli ki devlet bünyesinde Camia olgusu var ve belli ki bu olgu, bir merkezle irtibatlý. Bunun aksini iddia etmek ise, sadece mücadelede bazý þeyleri gizleme adýna bir mücadele yöntemi olarak anlam taþýyabilir.
Mücadele. Ya da savaþ... Belli ki Fethullah Gülen de, savaþý sürdürmeyi öðütlüyor. Sabýr bu savaþýn bir ruhi mukavemet aracý olarak telkin ediliyor.
Peki nereye kadar?
Anlaþýlan, bir noktada Tayyip Erdoðan’ýn, ya da Ak Parti’nin, ya da Ak Parti’de Tayyip Erdoðan iradesinin devre dýþý kalacaðý hesaplanýlýyor. O zamana kadar sabýr.
Acaba kaç yýl için böyle bir hesap söz konusu?
Camia kulislerinde Tayyip Erdoðan’a, mesela 30 Mart öncesinde diz çökmek, ülkeyi terketmek ya da hastalýk vs ile bir þekilde devre dýþý kalmak gibi kaderler çizilmiþti. O takvim gerçekleþmedi. Þimdi de baþka kaderler çiziliyor olmalýdýr.
Belli ki bu gibi durumlarda, bu süreçte “Camia’nýn baþýna ne gelir?” konusu avamýn huzurunda konuþulmaz. Çünkü öyle konular moral bozar, sabýr dozunu aþýndýrýr. Bu süreçte devlet bünyesindeki tüm Camia mensuplarýnýn deþifre olmasý ve her deþifre oluþun “Camiaya yönelik toplumsal kaygý”yý besleyeceði, ardýndan da toplumsal dýþlanmanýn geleceði muhakkak. Peki onun çaresi nedir?
En önemli soru. Toplum ya, sizin “münafýklýk” temanýza inanmaz, o suçlamayý suçlayana yöneltmeye baþlarsa...