Bu endiþe nedendir

Allah Resûlü’nün Veda Hutbesi’nden: “Dikkat ediniz, cahiliyeden kalma bütün adetler kaldýrýlmýþtýr, ayaðýmýn altýndadýr...

(...)

Rabbiniz birdir. Babanýz da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarýsýnýz, Âdem ise topraktandýr. Arap’ýn Arap olmayana, Arap olmayanýn da Arap üzerine üstünlüðü olmadýðý gibi; kýrmýzý tenlinin siyah üzerine, siyahýn da kýrmýzý tenli üzerinde bir üstünlüðü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadýr. Allah yanýnda en kýymetli olanýnýz O’ndan en çok korkanýnýzdýr.

(...)

Suçlu kendi suçundan baþkasý ile suçlanamaz. Baba, oðlunun suçu üzerine, oðlu da babasýnýn suçu üzerine suçlanamaz.”

Ve Allah Resûlü’nün dünya zindanýndaki son günleri, minberden sahabeye son sesleniþ:

“Sizi, muhacirlere hürmet göstermeye ve onlarý aziz tutmaya dâvet ederim.

Sizden, Ensara riayet göstermenizi ve onlarý aziz tutmanýzý isterim.

(...)

Ey insanlar! Bilin ki, günah, Allah’ýn nimetlerini döndürür...”

Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan, muhacir Suriyeli kardeþlerimize vatandaþlýk verileceðini açýklamasýnýn ardýndan sefil bir ýrkçýlýk rüzgârý esmeye baþladý. Bu sefil, adi rüzgâr karþýsýnda ayaðýmýn kaymamasý için Peygamber Efendimiz’in o mukaddes ve aziz ölçülerini bir kez daha okuma ve sizlerle de paylaþma ihtiyacý hissettim.

Mülteci kardeþlerimize kapýlarýmýzý açýp ekmeðimizi paylaþarak imtihaný geçtiðimizi düþünürken ne oldu da, insanlýðýn düþmaný olan ýrkçýlýk nöbetlerine tutulduk!

Bir mevzuyu tartýþmak baþkadýr, o mevzu üzerinden hayvandan aþaðý duygularý ‘vatan sevgisi’ adý altýnda veba mikrobu gibi yaymak baþkadýr.

Bu þeytanî hastalýðýn, yüzyýllardýr din, dil ve ýrk ayrýmý yapmadan mazluma kucak açmýþ Anadolu’da mâkes bulmasý da garip bir tecelli. Zamanýnda muhacir olarak bu topraklara gelenler þimdinin muhacirini istemiyor!.. Hâdisenin esasýna gelirsek, hangimiz bu dünyada muhacir deðiliz ki; aslî vatana gitmek için sýramýzý bekliyoruz. Derdimiz, aslî vatana hazýrlýk yapmak olacakken, gurbette toprak kavgasýndayýz. Þeytanýn maskarasý olmuþuz da haberimiz yok!

“Çocuklarýmýzýn geleceði için Suriyelilere vatandaþlýða hayýr” diyen kardeþim, n’oldu rýzýk derdine mi düþtün. Rýzkýmýza kefil olan ve rýzýk mevzuunda endiþe etmeyin diye buyuran Allah’a imanýmýz bu kadar mý! Hem Müslüman için endiþe edilecek “gelecek” hangi gelecek; bakýnýz bir üst paragraf...

Hanýmlar beyler, þeytanýn “endiþe merdiveninden” yuvarlananlar, meselenin aslýný size söyleyeyim: Meselemiz ne Suriyeli, ne Afrikalý, ne þu ne bu; meselemiz, iman zâfiyeti. Hakkýyla inansaydýk, sadece ve sadece tek bir endiþemiz olurdu. O da, Allah’ýn rýzasýný kazanamamak. Gerisi lâfügüzaf.

Aklýmýzý imanýmýza baðlý olarak kullanabilseydik, elimizdeki ve ‘gelecekteki’ nimetleri zayi etmemek için Peygamber Efendimiz’in yukarýda iktibas ettiðim þu buyruðunu zihnimize kazýrdýk: “Ey insanlar! Bilin ki, günah, Allah’ýn nimetleri döndürür...”

Bu çaðda ýrkçýlýk da nedir yâhu!..