Bu feryatlar duyulmadan...

Koalisyonun kurulması zor, kurulsa bile 4 yıl sürmesi zor, onun için “Erken” veya “Tekrar seçim”, hükümetin kurulması kadar gündem oluşturuyor. 

Yeni bir seçim denince de akla “Peki sonuç değişir mi?” sorusu geliyor.

O zaman da yeni seçimde kimin oyu nasıl artar, kim kimden oy aldı ve bu oylar geri döner mi, emanet oylar vs. konuşuluyor.

7 Haziran seçimlerinin büyük oy kaybedeni, belli ki Ak Parti. Kime oy kaybettiği araştırılınca da HDP ve MHP’deki oy artışlarına bakılıyor. Bu tespitler yanlış değil. Ak Parti en büyük oy kaybını Doğu-Güneydoğu’da “Kürt oyları”nda yaşadı, ikinci kayıp da belki yine çözüm süreci sebebiyle MHP’ye giden oylarda oldu.

Peki bu oylarda geri dönüş olur mu?

“Çözüm süreci” anahtar role sahip bana göre bu konuda.

MHP’ye giden oylarda “Bölge terör örgütüne teslim edildi” kaygısı rol oynadı, o zaman bu kaygının giderilmesi mümkün olacak mı?

HDP’ye giden oylara gelince... Ona daha geniş bakmak gerekiyor.

Biliyorum, bazıları, Ak Parti’nin Uludere, Kobani olaylarında Kürtleri küstürdüğünü, aday tespitinde yanlışlar yaptığını, bu yüzden dindar Kürtlerin de “milliyetçi” hassasiyetlerle hareket ederek Ak Parti’ye tavır koyduğunu kolay izah yöntemi olarak devreye sokuyorlar.

Uludere ve Kobani olaylarının, adayların bir kırgınlık oluşturma ihtimalini yabana atmıyorum.

Ama ben “Dindar kürtler”in oy akışının bu kadar kolay yönlendirilebileceği kanaatinde değilim.

Bu izahlar bana göre, HDP’ye bu seçimlerde verilen Ak Parti’nin önünü kesme misyonu çerçevesinde bölgedeki örgüt baskısını perdelemek gibi bir mahiyet taşıyor.

Evet, örgüt baskısından söz ediyorum ve Doğu-Güneydoğu’daki seçim sonuçlarının örgüt baskısı ile birebir örtüştüğünü görmek gerektiğini ifade etmek istiyorum.

Çözüm sürecinin MHP’ye oy kaymasındaki sebebi ile HDP’ye oy kaymasındaki sebebi bu noktada buluşmaktadır:

Sürecin yanlış yönetimi, Doğu-Güneydoğu’da örgütün alanı kontrol eder hale gelmesi sonucunu, diğer bölgelerde ise “Vatanın bütünlüğü tehlikede” kaygısını doğurmuştur.  

Ortaya ancak totaliter ülkelerdeki sonuçları hatırlatacak facia bir seçim çıkmıştır.

Akit gazetesi Pazar günü Doğu-Güneydoğu’dan bazı sandık sonuçlarını verdi, köylerden gelen sonuçları. Bakın işte: Yeşilaliç köyü: Seçmen sayısı, 174, kullanılan oy, 174, geçerli oy 174 ve HDP’nin aldığı oy 174. Aynı durum, Akçalı köyü, Dersel köyü, Yücelik köyü, Varınca köyü için de söz konusu.

Normal mi bu?

Ondan sonra gelsin HDP bölgedeki oyların yüzde 95’ini alsın. Yüzde 100’ünü de alabilir.

Mardin’den aday olan ve seçilen Orhan Miroğlu feryadü figan etti, anlatamadı.

Pazar günü Star’ın Açık Görüş ekinde Prof. Dr. Ömer Çaha’nın bir yazısı vardı. Çaha, Ak Parti’nin Van listesinde adaydı. Bölgede seçimin nasıl bir örgüt karabasanı altında gerçekleştiğine dair müthiş tespitler yer alıyor “HDP doğuda seçimleri nasıl kazandı?” başlıklı yazıda.

Bence azıcık seçim güvenliği ve “Oy namustur” hassasiyeti taşıyan herkes bu yazıyı okumalı. Sütunun kapasitesini de zorlayarak minik alıntılar yapmak istiyorum yazıdan:

“- 7 Haziran tarihinde Doğu-Güneydoğu bölgelerinde ‘açık oy, biz bize sayım’ şeklinde bir seçim gerçekleştirilmiş, HDP kendi çalıp kendi oynamıştır.

“- Muradiye’nin bir köyüne inen silahlı militanlar, köyün ileri gelenlerini taziye evinde toplayıp onlara şunu söylediler: “Bu köyde AKP’ye kaç oy çıkarsa o kadar kişi öldürülecek. Her oy karşılığında rastgele bir kişi öldürülecek. Buna göre hareket edin!”

“- HDP, seçim öncesinde köylerde açık oy kullanacağı kararını almıştı. Açık oy kullanımına direnen sandık kurulu başkanlarını ve bizim görevlilerimizi tehdit veya darp yoluyla sindirdiler..... Erciş’in 83 köyünden 37’sinde oylar tek bir kişi tarafından kullanılarak sandıklara atıldı. Bu köylerde katılım yüzde 100 olarak gerçekleştirildi. Seçim sürecinde ölenlerin, seçim esnasında hastanelerde olanların, inşaatlarda çalışan gençlerin, değişik nedenlerden dolayı köyün dışında olanların da yerine oy kullanıldı.”

“- Köylerde sandık başına giden kadınlara oy kullandırılmamıştır. Kadınların yerine sandık başındaki görevliler mührü HDP’ye basıp oyları sandıklara attılar.

Daha böyle birbirinden vahim tespitler. Ömer Çaha sonunda ne mi diyor? İşte şunları söylüyor:  

“- Doğu/Güneydoğu bölgesinde bu şartlarda demokratik bir seçim asla yapılamaz! Bölgede hak ve adalet temelinde demokratik bir seçim yapabilmek için sandıkların mutlaka şehir merkezlerine taşınması, birleştirilmesi ve güvenliğinin korunması gerekir. Aksi takdirde anayasanın “gizli oy, açık tasnif” ilkesiyle asla bağdaşmayan göstermelik seçimler yapmaya, böylece bölgeyi ancak demir perde ülkelerinde görülen bir tabloyla baş başa bırakmış olacağız.”