Türkiye’yi uzaktan kumanda ile yöneten Haçlý-Siyonist ittifaký, vesayet sisteminin devre dýþý kalmasýný asla istemez.
Hele son yýllarda, bütün Ýslam coðrafyasýnýn ümidi haline gelen Türkiye’nin dizginlenmesi onlar için çok daha önemli hale gelmiþtir.
Dün bütün dünyanýn gözünün içine baka baka Kudüs’te yapýlan katliam, iþte bu Haçlý-Siyonist ittifakýn barbarlýðýdýr.
Bu küresel kabadayýlarýn rahatsýz olduðu tek ülke Türkiye’dir ve bütün pisliklerini yüzlerine haykýran tek lider de Erdoðan’dýr.
***
Onun için 16 Nisan’da “Hayýr” için seferber oldular.
Milletin saðduyusu galip gelince de yeni stratejiyi devreye soktular:
Yeni sistemin ilk uygulamasýný Erdoðan deðil, “parlamenter sistem” yanlýsý biri yapmalýydý ki, eski sistemin Türkiye için ne kadar ideal bir sistem olduðunu (!) gösterebilsin.
Gerekçeleri farklý olan bütün Erdoðan düþmanlarýný, “Türkiye düþmanlýðý” için bir çatý altýnda toplamaya çalýþtýlar.
Bütün kiþi ve kurumlarýn zaaflarýný, hýrs ve öfkelerini öyle ustaca kullandýlar ki, 2007’de Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çýkamamasý için karþýsýna asker diken CHP ile bu ihanete muhatap olan Gül’ü ayný safta toplamayý baþardýlar!
Ama niyetleri “hayr” olmadýðý için baþarýlý olamadýlar.
Çatý çökünce, vesayetçi bir cumhurbaþkaný seçtirme ümidini kaybeden þer ittifaký, “Erdoðan’ý parlamento üzerinden kuþatmak” için harekete geçti.
Bunu ise ancak AK Parti içerisinde oluþturacaklarý fitne sayesinde baþarabileceklerini iyi biliyorlardý.
Ýþte, “Reise oy, partisine uyarý” fitnesinin asýl sebebi budur ve Haçlý-Siyonist oyununun yerli siyaset kamuflajlý halidir.
Peki, AK Parti’nin hiç hatasý yok mudur?
Olmasaydý, Cumhurbaþkaný Erdoðan, partiye döndüðünde “metal yorgunluðu”ndan þikayet etmezdi.
Liderin bütün uyarýlarýna raðmen milletten uzaklaþan, siyaseti bir rant kapýsý olarak görenlerden, hatta uhdesindeki imkan ve inisiyatifi yerli-milli ve liyakatli insanlar yerine, FETÖ kriptolarý için kullananlardan bile bahsediliyordu.
Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn bizzat takip ettiði kongreler sürecinde teþkilatýn ciddi anlamda “yenilendiði” kanaatindeyim.
Partide ve bürokraside çok daha isabetli ve hýzlý bir arýnmanýn ise sistem deðiþikliðinden sonra gerçekleþeceðini düþünüyorum.
Dört gözle aday listelerini bekleyen 24 Haziran fitnecileri, listeyi didik didik tarayacak ve en küçük defolu isimler üzerinden operasyona baþlayacaklar.
Adaylarýn dürüst ve samimi isimlerden oluþmasý çok önemlidir.
Bu dönemde en önemli erdem sadakattir.
Yerel dinamikler dikkate alýnmalýdýr.
Bu seçimin kritik noktasý Kürt oylarýdýr.
AB militanlarý bile bunun için seferber olmuþtur.
Ayný isimleri bir doðudan, bir batýdan aday göstermeye son verilmeli, özellikle doðu ve güneydoðu listeleri oluþturulurken etkin aþiretlerin görüþü alýnmalýdýr.
24 Haziran asla parti içi hesaplaþma yapýlacak bir platform deðildir.
Tarih, küçük problemlerini baþkalarýyla çözmeye kalkanlarýn, duçar olduklarý büyük musibetten sonraki piþmanlýk feryatlarýyla doludur.
“Cumhur Ýttifaký” cumhurbaþkanlýðý seçimine yönelik bir iþbirliðidir, parlamento seçiminde her iki parti birbirinin rakibidir.
Yani bir AK Partilinin oyunu MHP’ye vermesinin, Cumhur Ýttifaký dýþýndaki herhangi bir partiye vermesinden farký yoktur.
Þer cephesinin Erdoðan düþmanlýðý için dizayn etmeye çalýþtýðý parlamentoda, daha da kritik rol kazanacak olan MHP’nin, AK Parti’yi ne kadar zorlayacaðý son dönemlerde yaþananlardan rahatça tahmin edilebilir.
24 Haziran’da AK Partililerin kaprisi, vesayetçi emperyalistlerin hain emellerine hizmet edeceðinden dolayý, Türkiye için 7 Haziran’dan daha büyük bir ihanet anlamýna gelir.