Sýkýntýlý bir ekonomik dönemden geçildiði ortada.
Hele der son 1 yýldýr döviz kurlarýndaki dalgalanma, özellikle ekonomik açýdan limansýz veya tutunulmasý zor kýyýlarda olan halk kesimlerini derinden etkiliyor. Bu son 1 yýl içindeki Hazine-Maliye Bakanlarý ve Merkez Bankasý Baþkanlarý'nýn sýk sýk deðiþmesi de yaþanan bu fýrtýnayý anlatýyor. Ýlk plânda, bazý çevrelerde 'ekonominin diðer alanlarýndaki fiyat arttýrýmlarýnýn 'dolar'la ne ilgisi var?' denilebiliyor, ama fizikteki 'bileþik kaplar' örneðindeki gibi, bir taraftaki yükselme, otomatik olarak diðer bütün taraflarý da ânýnda etkiliyor.
Buna bir de fýrsatçýlarýn, sadece kendi ceplerini, kasalarýný ve midelerini düþünenlerin vicdansýzlýðýný ekleyelim.
*
Geçen hafta Hazine ve Maliye Bakanlýðý'na getirilen Nureddin Nebatî'nin önceki dönemlerde de o Bakanlýk'ta Bakan Yardýmcýlýðý vazifesinde bulunmasý, meselelere yabancý olmadýðý açýsýndan olumlu bir iþaret olabilir.
Yeni Bakan Nebatî, üstlendiði vazifede baþarýlý olmaya mecbur deðil, hattâ mahkûm olduðunun idrakinde olduðunu yansýtýyor, konuþmalarýnda. 'Bitersek, hepimiz biteriz...' diyor.
Böyle zamanlarda böyle bir idrak, toplumun her kesimi tarafýndan paylaþýlsa, keþke.
*
Ama, dar gelirli kesimlerden çok, yüksek gelirli ve üretmeden tüketen ve Erdoðan'ýn Ýslamî kimliðine duyduklarý düþmanlýk yüzünden ona hýnç besleyenler, -Amerikan Baþkaný Biden'ýn 2 sene önce açýkça dile getirdiði - Erdoðan'ýn iktidardan uzaklaþtýrýlmasý hedefinin gerçekleþmesini heyecanla bekliyorlar, gözleri baþka bir þeyler görmüyor.
Halkýn selim akýlla düþünebilen büyük kesimleri, ülkeye, -elbette bir takým noksan veya yanlýþlarýnýn olduðu da söylense bile- 20 senedir gerçekten de tasavvur edilemeyecek derece büyük hizmetler ifâ etmiþ olan bugünkü iktidar kadrolarýnýn karþýsýndaki muhalefetin '7 Kocalý Hürmüz.' sahnesi sergilediðini de görüyorlar.
Muhalefet, sadece iktidara gelebilmek için, 'Erdoðan gitsin de ne olursa olsun, hiçbir þey ondan daha kötü olamaz.' havasýndalar. Týpký, 2. Meþrutiyet yýllarýnda, 120 sene öncelerde, '2. Abdulhamid gitsin de kim gelirse gelsin, hiç kimse ondan daha kötü olamaz.' diye koro halinde beddua okuyan ve emperial güçlerin manyetik çekim alanýna düþmekten kurtulamayanlarýn hâlet-i rûhiyesinin yeniden tezgâhlamak istiyorlar. (Hatýrlayalým ki, Yýldýz Camii'ndeki Cuma Selâmlýðý'nda Sultan 2. Abdulhamîd'e baþarýsýz bir bombalý suikasd tertip eden ermeni teröristleri için, Tevfik Fikret,
'Ey darbe-i mübeccele, ey dûd-i müntakîm
Kimsin? Nesin? Bu savlete sâik, sebeb ne, kim? (...)
Ey þanlu avcý, dâm'ýný/( tuzaðýný) beyhûde kurmadýn,
Attýn, fakat yazýk ki, yazýklar ki vurmadýn.'
diye hayýflanýrken; o dönem Müslümanlarýnýn en seçkinleri kabul edilen isimler de, -Kurân'a açýk hakaret þiirleriyle de bilinen - ateist T. Fikret'le ayný safta duruyorlardý. O meþ'ûm iþbirliðinin Ýslâm Milleti'ne nelere mal olduðunu sonradan kendileri de gördükleri halde, 'o dönemin seçkin Müslümanlarýndan hiç birisinin piþmanlýk ifade eden bir beyanlarýnýn olmayýþý da bir ayrý konudur.)
Bugün de, mevcud sýkýntýlý durumdan ve piyasada, frensiz þekilde yükselen fiyatlara itiraz sesleri en çok yükselenler, gerçekte, 'timsah gözyaþlarý' döküyorlar. Restoranlarý, kafeleri dolduran ya da büyük þehirlerde etkili bir sektör haline gelen evlere yemek servislerini hareketlendirenlerin büyük kesimi de onlar. Nimetlerinin azalacaðý korkusu içindeler. (Hatýrlayalým, timsahlarýn avlarý ne kadar büyük olursa, o avý yutma esnâsýnda gözyaþlarý o derece daha fazla akar.) Sosyal hayattaki 'timsah'larýn gözyaþlarý da ayný þekilde. Gerçekte ise, onlar, kendilerini kurtarmak için, 'dolar'larý, 'yuro'larý ve diðer malvarlýklarýnýn can yeleði'ni çoktaaan kuþanmýþlardýr.
Dar gelirli büyük kitleler ise, 'Bu güne de elhamdülillah. Sýkýntý var, ama, kýtlýk yok.' diyorlar. Ki, onlar arasýnda 'obezite'den, çok kilo almaktan þikayetçi olanlar çok azdýr.
*
Erdoðan geçen hafta Baqara Sûresi'nin, 'Andolsun ki, sizi biraz korku, açlýk, canlardan, mallardan ve mahsullerden yana eksiltmeyle imtihan ederiz... Sabredenlere müjdele ki, onlar bir musîbete dûçar olduklarýnda 'Biz Allah içiniz ve yine O'na döneceðiz.' derler. Ýþte onlar için Rableri tarafýndan maðfiret ve rahmet vardýr. Hidayete erenler de onlardýr.' meâlindeki 155 ve devamý âyetleri okuyunca, daha bir küplere bindiler; 'Laik rejimin C.Baþkaný nasýl olur da, halk'a Kur'an'dan âyetler okur?' diye.
Daha da ilginç olaný, bir kýsým 'Müslümanlar' da o 'taife-i laicus'un korosuna, 'Ýslâm'ý savunmak' adýna katýldýlar ve safdil kimseleri yanýltmaya çalýþýyorlar.
*
Evet, her þey sadece dýþarýya baðlanmamalý, kendi toplumuzdaki yanlýþlar da görülmeli. Ama, bu oyunun arkasýnda, emperial güçlerin gizlemeye gerek bile duymadýklarý þeytanî entrikalar da görmezlikten gelinmemelidir.
1970'lerdeki Amerikan Baþkaný Nixon, 'Amerika, büyük savaþlara girmeden küçük savaþlarla veya hiç savaþmadan, büyük zaferler kazanmanýn yolunu bulmalýdýr.' demiþti. Amerikan emperyalizmi de diðerleri de, kendi karþýlarýnda boyun bükmeyen, dik duran ve güçlenen bir 'Müslüman güc'ün kâbuslarýna yatmaktansa, onun ekonomisi için entrikalar hazýrlamak; hele de, 'Türkiye'ye neler yaþattýk.' diye narâlar atýp baþkalarýna da gözdaðý vermeye çalýþan Trump zamanýndan beri, Amerikan dýþ siyasetinin temel meselelerinden birisi haline gelmemiþ miydi?
Joe Biden da, Trump'dan daha mülâyim davranacak deðildir.
Emperial güçlerin þeytanî tuzaklarýna karþý, Müslümanlarýn da rahmanî silâhlarý vardýr ve Allah'ýn izniyle, bu gaile de atlatýlacaktýr.
*