Bu hafta iki Cumhurbaþkaný adayýnýn, nasýl bir Türkiye amaçladýklarýný kendilerinden dinlemiþ olduk. Gerçekten, artýk haksýzlýk yaparým diye, Ýhsanoðlu’nun sloganý, konuþmasý üzerine bir þey yazmak istemiyorum. Ýhsanoðlu’nun adaylýðý, belki kurþun sýkýlmaz diye, çocuklarý savaþa süren paramiliter örgütlerin insanlýk dýþý taktiði gibi... Bu kadar zavallý olursa, bir þey söyleyemezler; zaten bu kadar çaresiz birini eleþtirmeye kalkarlarsa, kendileri zor duruma düþer diye düþünülmüþ olmalý sanki...
Ama bunun ötesinde Ýhsanoðlu, siyaset, ekonomi ve dýþ politika alanýnda ‘hiç’i’ temsil ediyor. Yani açýkça þu denmek isteniyor; Cumhurbaþkanýný halk seçecek; e, zaten halk bir hiç oldu þimdiye deðin, o zaman ‘O’, ancak bir hiç’i seçebilir.
Halk bir ‘hiç’i’ seçsin ve yine biz yönetelim. Evet, aynen budur; zaten Ýhsanoðlu’nu kimlerin öne sürdüðüne bakarsanýz bu gerçeði olduðu gibi görürsünüz.
‘Halk bir hiç’i seçsin ve ‘biz’ yönetelim...’
Halk bir hiç’i seçmeli diyenler, þimdiye deðin, halký bir hiç olarak görmüþ, ona tepeden bakmýþ bütün kesimlerdir. Yani kendilerini bu ülkenin sahibi sanan Kemalist seçkinlerden, onlarýn bürokratlarýna, partilerine, Kemalistlerle ayný sosyal-tarihi ve iktisadi koþullarýn ürünü olmalarýna raðmen, kendilerini ‘batýcý-liberal’ ilan eden ihtiyar seçkinci paþa torunlarýna, oradan küresel neocon çeteleri tarafýndan ele geçirilmiþ eski kontr-gerillacý liderler ve örgütlerine kadar tüm ‘iç’ çevrelerin adayý olarak ortada bu ‘hiç’.
Ama þunu da bu arada ilave etmek isterim; þu neocon kavramý, tam þu sýralar, o denli çok önümüze geliyor ki, içi boþaltýlýlmýþ bir ezber kavram olarak kulanýlma tehlikesine dikkat çekmek isterim.
Yeni statüko’nun (=Neocon) ‘derin’ anlamý
Ancak neocon (belki bu kavramý, yeni-statüko olarak da anlatabiliriz.) terimi, hem kültürel-tarihi hem de ekonomik-politik çok güncel bir kavram. Kültürel-tarihi olarak Evanjelizm’le (ABD’yi yaðmayla kuran, Protestan mezhebi Puritenler’in ýrkçý, giderek faþist devamcýlarý) Yahudi ýkçýlýðýný anlatan Siyonizm’in güncel evliliðidir neoconlar... Öte yandan bu kavram ekonomi-politik olarak, Samuel Huntington’un Medeniyetler Çatýþmasý’na dayanýr (Diyalektik karþýlýðý medeniyetler diyaloðu). Yani, ‘Beyaz-Hýristiyanlar (özellikle Protestanlar ve Siyonistler) ve Yahudiler üstündür ve bunlarýn kurduklarý Batý ‘Medeniyeti’ ile daha ‘aþaðý’ medeniyetlerin kapýþmasý kaçýnýlmazdýr.’
Bu anlamda neoconun güncel politik karþýlýðý, Almanya-Fransa ittifakýndan, Ýngiltere ve ABD hegemonyasýna kadar uzanan bir Batý hakimiyetini önceler.
Bu hakimiyet, politik üstünlüðünü iki þekilde tesis etmeyi amaçlar; birincisi biat, ki bu, diyalogtur. Ýkincisi yok etme, yani savaþtýr. Biat (diyalog) için neoconlar ve ittifaklarý, aþaðý gördükleri dünyada (yani Doðu’da...) kendilerine baðlý yapýlar, örgütler, cemaatler inþa ederler ve/veya var olanlarý dönüþtürerek biatý (diyaloðu) saðlarlar. Dini görünümlü ama ‘modern’ seküler yapý ve örgütler buna örnektir.
Savaþ için ise yine Doðu’da paramiliter örgütler yetiþtirir ve bunlarý sahaya salarlar. Bu örgütler, onlarýn karþýsýnda olduklarý dinden (tabii Ýslam) görünür. Böylece bir taþla kuþ sürüsü vurmuþ olurlar. Geçen gün IÞÝD’in liderlerinden biri twitter hesabýndan þöyle yazdý: “Öncelikli savaþýmýz Hamas’la, Yahudiler’le deðil... Çünkü onlar mürted.” Ýþte IÞÝD, neocon ittifakýnýn ‘iþi’ savaþla çözmeye çalýþan yüzünün paramiliter örgütütür. Peki, neocon ittifakýnýn ‘iþi’ diyalogla çözmeye çalýþan yüzünün örgütüne siz denk geldiniz mi? Geldiniz deðil mi; iþte þu an Türkiye’de statükonun CB adayýnýn bu ‘diyalog’ çerçevesinde nereden geldiðini bir kez daha düþünelim.
Ýsrail’in gerçek amacý...
Tam burada son günlerde artan Ýsrail terörüne deðinmek istiyorum. Ýsrail’in, tam þu sýralar Gazze’ye saldýrmasý, esasýnda Türkiye’nin hakimiyetinde, hýzla ilerleyen Doðu Akdeniz enerji koridorlarýný denetime alma telaþýnýn saldýrýsýdýr. Geçen hafta, AA’ya bu konuda deðerlendirmelerde bulunan Londra Politika Araþtýrmalarý ve Kalkýnma Ensitüsü Direktörü Dr. Nafiz Ahmed, ‘Ýsrail’in Gazze saldýrýsý, Gazze’nin henüz çýkarýlmamýþ doðalgaz kaynaklarýný kontrol etmeye yöneliktir’ diyordu. Bu anlamda, Ýsrail için Hamas büyük ekonomik tehditdir de. Týpký IÞÝD’in tehdit gördüðü gibi. IÞÝD de týpký Ýsrail gibi, Irak’ýn enerji kaynaklarýna, özellikle de Kürtler’in ve Türkiye’nin denetlediði kaynaklara saldýrmýþtýr.
Ýsrail’in derdi Gazze’yi tamamen temizlemek ve sonra da Türkiye ile masaya oturmaktýr. Baþbakan Erdoðan, Vizyon Belgesi konuþmasýnda, 3. þart olan ambargo kaldýrýlma sürecinin Netanyahu’nun masasýnda olduðunu söyledi. Burada Ýsrail’in ýrkçýlarý ile biraz daha ‘normal’ olanlarý arasýnda büyük bir savaþ var. Likud, saldýrýlarý yeterli görmüyor ve Türkiye ile anlaþmayý, hiçbir zaman, masaya getirmek istemiyor. Ýþte Netanyahu da, özür gibi, zorunlu olduðu ambargoyu çözme sürecine baþlamadan önce, Gazze’yi temizlemek ve Gazze kýyýlarýndaki kaynaklarý garanti altýna almak istiyor.
Ýsrail’in, Gazze katliamlarýna bir þey demeyecek ama sonrasýnda doðalgaz için ‘ama bu doðalgaz Filistinliler’in’ demeden de kendisi ile ‘diyalog’ kuracak silik bir Türkiye’ye ihtiyacý var. Ýþte bu Türkiye’nin adayý olarak Ýhsanoðlu ortada þimdi...
Ama bunun karþýsýnda da Yeni Türkiye söylemi var ki bu, ayný zamanda, yeni bir Ortadoðu hatta yeni bir dünyaya tekabül ediyor. Neoconlara biat eden sözüm ona ‘sivil’ örgütlerin vesayetininin olmadýðý, neoconlarýn savaþ çetesi olarak Ortadoðu’da kullandýðý IÞÝD gibi paramiliter yapýlarýn tarihe karýþtýðý, Baas diktalarýnýn çözüldüðü ve halklarýn özgür iradesinin ve siyasetinin ortaya çýktýðý yeni bir dünya ve Türkiye bu...