Bu ilkel ''Cumhuriyet'' yaldýzlamalarý artýk son bulmalýdýr!

Sözün baþýnda, hiç bir dýþ baský veya tesir altýnda olmaksýzýn; derûnunda, kalbinde taþýdýðý inancýný temel alan bir Müslüman olarak, kendime en yakýn yönetim tarzýnýn 'cumhuriyet' rejimi olabileceðini düþünmüþümdür, hep..

Ve bunu þimdi söylemiyorum..

1972'de 'Bâb-ý Âli'de SABAH' gazetesinde ve henüz Ýstanbul Hukuk Fakültesi'nde 3. sýnýfa geçtiðimde baþladýðým yazý hayatýmýn ilk aylarýnda bile, zaman zaman, 'Meþveret Cumhuriyeti' baþlýklý yazýlar yazdýðýmý hatýrlatayým. Çünkü, benim dinimin temel kitabý olan Kur'an-ý Mubîn'de, 'mu'minlerin iþlerini, þûra/ istiþare/ meþveret yoluyla gördükleri / öyle yapmalarý gerektiði' bildirilir. (Þûrâ sûresi, 38. âyet meâlinden..)

Ve bu imkâný, mevcud yönetim sistemleri arasýnda, herhalde en iyi, cumhuriyet saðlar.

Ama, nasýl bir cumhuriyet?

*

Ve biz Müslümanlar, -toplumlarý, coðrafyalarý, ýrklarý, ana-babalarý hangi dinden olurlarsa olsunlar- bütün insanlarýn, doðuþtan günahsýz ve rüþd yaþýna eriþinceye kadar da, Ýslâm fýtratý üzerinde olduðuna ve ancak rüþd yaþýna geldikten sonra kendi iradeleriyle hangi inancý seçerlerse ona nisbet edileceklerine inanýrýz.

Ve, Hz. Peygamber (S)'i de kimsenin dayatmasý olmaksýzýn, ebedî baþkanýmýz, hayat önderimiz, yolumuzun kýlavuzu olarak kabule ederiz. Ve iþlerimizi ferdî veya sosyal iþlerimizi de, istiþare/ meþveret yoluyla görmemizin ilahî bir emir olmasý yüzünden, o yöntemin en hayýrlý ve bereketli yol olduðunun itminaný içinde, onun þeriatine, yani onun kanunlarýna göre hareket ederiz.

*

Hz. Peygamber'in rýhletinden, dünya hayatýndan ebedî hayata geçiþinden sonra da, onun halefi, onun yerine hükmetme salâhiyetini haiz olacak olan Halife belirlenmesinde bir takým sýkýntýlar olduysa bile, bazý güç odaklarýnýn veya geçmiþten gelme örf ve âdetlerin dayatmalarýna aldýrýþ etmeden; Kur'an'da iþaret olunan yöntemle, 'Þûrâ' yöntemi yerine getirilmiþtir.

Hz. Peygamber (S)'in 10 yýl, ve onun halefi, olarak belirlenen 4 Halife döneminin de yaklaþýk 30 yýl olmak üzere, o ilk 40 yýllýk dönem, iþbu 4 Halife'den son üçünün, Ömer, Osman ve Ali hazretlerinin, öldürülme yoluyla hayattan koparýlmalarý sonunda; Ýslâm Ümmeti'nin /Ümmet-i Muhammed'in ideal yönetim örneði, yerini maalesef, beþeriyet tarihinde binlerce yýllýk geçmiþleri olan saltanat sistemine kaptýrdý.

*

Böylece de, kýlýcý kuvvetli olanlarýn Ümmet'e tahakküm ettiði ve 14 asýrdýr devam eden Melikiyet, Saltanat, Þahlýk, Padiþahlýk, Riyaset gibi klasik yönetim tarzlarý, hiç hükûmetsiz olmaktansa, bu naakýs yöntemlerle iþbaþýna gelenler de 'vâcib-ur'riayeh.'/ itaat olunmalarý vâcib olduðuna dair fetvâlarla þeklî bir meþruiyete kavuþturularak Ümmet'in hayatýnda söz sahibi oldular. Ve, asýrlarýmýz böyle zer ve zor sahibi kiþi veya kadrolarýn, taifelerin eline geçmiþ olarak devam etti.

Merhûm þehîd Ýskilibli Âtýf Efendi, bu durumu, 'Hýlafet-i kâmile (olgun Halifelik) döneminden, 'Hýlafet-i Nâqýse' (noksan halifelik) noktasýna gerilemek þeklinde deðerlendirmiþti.

*

Elbette, Sultan, Emîr, Reis, Melik Þah veya Padiþah olarak anýlanlar içinde, bazý mükemmel insanlar olmadý deðil.. Bu 14 asýr içinde, meselâ, bir Ömer bin Abdulaziz, bir Nureddin Zengi, bir Salâhaddin Eyyubî, bir Alp Arslan, Osman ve Orhan Gazi'ler, bir Murad Hüdavendigâr, bir Fatih Sultan Mehmed, hattâ 2. Abdulhamid gibi isimler, kendi çaðlarýný kavramýþ örnekler olarak karþýmýza çýkmaktadýrlar. Bunlar saltanat sistemlerinin iyiliðinin deðil, þahsiyetlerinin istisnaîliðinin sonucudur.

*

Böyleyken..

Dün sabahtan akþama kadar, tv. ekranlarýnda, bütün gün boyu, bir tuhaf cumhuriyet anlayýþý sergilendi, tekrar.. Aman Allah'ým, ilk mekteb çaðlarýndan beri dinlediklerimizin üzerine, yeni laflar eklendi.. Bütün bir millet, ekranlardan, saatler boyu, çeþitli kiþiler aðzýndan ve yüzlerce kez tekrarlanan ve örneði ve benzeri olmayan bir 'olaðanüstü insan' modelinin ismi ve resmi karþýsýnda, bir ilkel toplum imiþ gibi baþ eðdirildi.

Halbuki, böyle bir örnek biz Müslümanlarýn tarihinde olmadýðý gibi baþka toplumlarda da yoktu.

Söz gelimi, asýl ismi Yosif Çugaþvili olan bir Tiflisli bir gürcü, müstear isim olarak 'Çelik adam' mânâsýnda Stalin adýný almýþtý.

Asýl ismi Vladimir Ýliç Ulyanov olan Lenin de, Lena nehri kýyýlarýndan, 'Lenalý' mânâsýnda Lenin adýný almýþtý.. Adolf Hitler, 'önder, baþbuð, lider' mânâsýnda Führer; ayný þekilde, o dönemdeki Ýtalya lideri Mussolini 'Duçe' diye ve Ýspanya lideri General Francisco Franco da 'Caodillo..' diye anýlýyordu. Kendisine, kendi halkýnýn babasý unvanýný verdirten veya kabul eden baþka tek bir örnek var, 1971'de kanlý bir iç savaþla, Doðu Pakistan'ý Batý Pakistan'dan ayýrýp, Bangladeþ devletini kurduðu için, kendisine, 'Bengal halkýnýn babasý' mânâsýnda 'Bangabandu' ismi verdirten Þeyh Mucib-ur'Rahman.. Baþka bir örneði yok dünyada.. Bir farkla ki, o bile kanunla koruma altýnda deðil..

*

Ve devlet kanalý olan TRT ekranlarýndan yapýlan yayýnlarda kullanýlan, ve bir insaný 'putlaþtýran' sözleri, kocaman kocaman prof'lardan da dinledik, 7-8 yaþýndaki minnacýk ilkokul çocuklarýndan da.. Bu satýrlarýn sahibi, günümüzde, dünyada, o istisnaî örnekten ayrý olarak baþka hiç bir toplumda, hiç bir siyasî lider için böyle bir putlaþtýrma eðilimli yayýnlar yapýldýðýný bilmiyorum.

*

28 Þubat 1997 Askerî Zorbalýðý günlerinde, Erbakan Hoca'nýn en atýlgan m.vekillerinden olan ve m.vekilliðinden atýlan ve 5 yýl da siyasetten yasaklanan Tokat m.vekili Bekir Sobacý'nýn oðlu Zâhid Bey, Gn. Md. olarak, elbette ki aslî sorumluluðunu kendi omuzlarýnda taþýdýðý TRT yayýnlarýnýn sadece dünkü kayýtlarýna bir baksýn, içine sindirebilecekse, bize de haber versin.. TRT Haber'de, meðer filân kiþi sâyesinde 'Ümmet durumundan kurtarýlmýþýz da, özgür bireyler halinde bir millete dönüþtürülmüþüz..' Oradaki o 'ümmet' teriminden kasd olunanýn ne olduðunu Zâhid Bey elbette biliyordur..

Bu, tek bir örnek.. Daha neler-neler..

Evet, sadece halkýn ne olduðunu bile bilmediði bir 'cumhuriyet' kelimesini tekrarlamakla 'cumhuriyet' olunmuyor ve dahasý, saltanattan daha beteri, istibdad / diktatörlük örnekleri de cumhuriyet adýna sergilenmiþtir, sergilenebiliyor.. Nitekim, bizde 100'ncü yýlýna yaklaþan ve Cumhuriyet ismini taþýyan rejimin ilk 27 yýlý tam bir Þeflikle, diktatörlükle ve dâraðaçlarý altýnda geçti ve oligarþik bir yönetim tarzýnda ve de Silahlý Kuvvetler'in ve onlarýn sivil hayattaki uzantýlarý olan silahsýz güçlerin vesayeti altýnda.. Ondan sonrasý da her 10 yýlda bir askerî darbeyle ve balans ayarý yapýldýðý söylenerek, engellendi, anayasaya da dercedilmiþ olan ilkeler adýna.. Bütün bu 100 yýlýn millet iradesine zincir vuran vesayet kurumlarý ve kanunlarý halen de bütünüyle temizlenebilmiþ deðil..

Müslüman halkýmýza zül teþkil eden bu ve benzeri ilkellikler artýk, son bulmalýdýr..

*

*