Patronuna teknede içki servisi yapmayý “mesleki aktivite” sayan bir zat, vaktiyle, “Darbeler, Ýslamcýlara hiç dokunmadý. Bütün acýyý sol görüþlü insanlar çekti” gibilerden bir þeyler yazmýþtý.
Örnek olarak da 12 Eylül’ün “huzur ortamýný” (!) göstermiþti.
Ýslamcýlar bu huzur ortamýnda neþvü nema bulmuþ...
Böyle miydi?
Darbe, Ýslamcýlara hiç deðmemiþ miydi?
Ýlaveten, “Ýslamcýlar” ya da “Ýslamcýlýk” (kendi dönemi içinde) doðru bir sýnýflandýrma mýydý ve bir “sosyoloji”ye tekabül ediyor muydu?
Elbette hayýr.
12 Eylül öncesinde daha farklý bir ayrýþtýrma/sýnýflama söz konusuydu: “Saðcýlar-solcular...”
Bugün “Ýslamcýlar” diye zikredilenler de, geleneksel devletin abarttýðý “sol/komünizm” tehlikesine karþý “sað” dünya görüþü içinde mütalaa ediliyorlardý.
12 Eylülherkese dokunan bir darbeydi.
Sol kesimle birlikte, sað dünya görüþü içinde mütalaa edilenler de darbenin þiddetinden paylarýný aldýlar. Kendilerini “saðcýlýktan” ayrýþtýran ve bugünkü “Ýslamcýlýk” akýmýnýn temelini oluþturan siyasal/örgütsel kesim de buna dâhildir.
Bütün Ýslamcý dernek ve vakýflar kapatýldý. Sorumlularý gözaltýna alýnýp iþkenceyle tabi tutuldu.
Sadece onlar mý?
Meþru siyasal mücadeleyi benimsemiþ Milli Selamet Partisi’nin il ve ilçe teþkilatý yöneticileri de, ayný þekilde, tutuklandý ve sistematik iþkenceye tabi tutuldu. Binlerce kiþi hakkýnda, binlerce yýla varan hüküm tanzim edildi.
Darbelerin Ýslamcýlara hiç dokunmadýðýný söyleyen zat, muhtemelen 28 Þubat diye bir þey duymuþtur ve bu darbenin hususen kimlere dokunduðunu biliyordur.
En azýndan “tecrübeyle” biliyordur.
Çünkü vaktiyle (çalýþtýðý televizyon kanalýnda) darbenin mesul ismi saydýðý Aydýn Doðan’a ve onun yayýn organlarýna veryansýn eden haberler yapýyordu ve 28 Þubat’ýn ayný zamanda bir “medya darbesi” olduðuna bizleri inandýrmaya çalýþýyordu...
Þimdi, darbenin mesul ismi saydýðý Aydýn Doðan’ýn yayýn organlarýnda çalýþýyor. Yerini saðlamlaþtýrmak için de, o mesul isme teknesinde içki servisi yapýyor. Ne hazin bir akýbet!
Hayýr, elbette maksadým o zatý utandýrmak, davranýþlarý/eylemleri arasýndaki çeliþkiye dikkat çekmek deðil. Kendisi bir çeliþki bulmuyorsa, bizim yapabileceðimiz bir þey yok... Belki de “aydýnlandýðýný” ve nihayet “doðru”yu yakaladýðýný düþünüyordur.
Þunu demeye çalýþýyorum:
Demokrasi dýþý müdahaleler, kimine az, kimine çok, ama mutlaka herkese, her ideolojik gruba deðmiþtir ve geniþ bir maðdur kesim yaratmýþtýr.
Son konvansiyonel darbemiz 28 Þubat da, ayný þekilde, geniþ bir maðdur kesim yarattý ve maðduriyet hâlâ (ve üstelik artarak) devam ediyor.
12 Eylül darbesi yargý önüne çýktýðýnda (yani, Evren ve arkadaþlarý hakkýnda iddianame tanzim edildiðinde), bu darbenin maðduru olmuþ kiþilere bir tür iade-i itibar yapýldý. Cezaevlerinde kalan son kýrýntýlar (sayýlarý üçü beþi bulmuyordu) tahliye edildi ve kamu haklarýnýn iadesi saðlandý. Çok da iyi oldu.
Bunu 28 Þubat maðdurlarý için söyleyemiyoruz...
Çünkü 28 Þubat sürecindeki uyduruk yargýlamalarýn sonucu olarak hâlâ yüzlerce, binlerce insan içeride ve haklarýnda verilecek adil bir kararý bekliyorlar.
Bugün 28 Þubat yargýlanýyor. Üstelik sorumlularý hem tarih önünde, hem kamu vicdanýnda mahkûm edildi. Ama darbenin maðdur ettiði insanlar hâlâ cezaevlerinde, çile dolduruyor.
Bu böyle olmamalý.
Bir “iade-i muhakeme” süreci baþlatýlmalý...
Üstelik o maðdurlar, iþkence yaparken “namaz arasý” veren polislerin tezgâhýndan geçtiler. Yani, bugün FETÖ diye kodladýðýmýz grubun ürettiði uyduruk delillerle yargýlandýlar.
KHK maðdurlarý, iyi hoþ da...
Biraz da 28 Þubat maðdurlarýna bakalým ve vicdanlarý harekete geçirelim. Cezaevlerinde 20 senelerini doldurdu adamlar. Yazýktýr. Günahtýr. Ayýptýr!