Bu ýrkçý yaklaþým ve anlayýþlar, ‘Ben ‘Ýslâm Milleti'ndenim..' diyenlere asla yakýþmaz..

(Pazar günleri, okuyucularýn görüþ ve eleþtirilerine ayýrdýðýmýz bu sütunda, bir diðer 'Okuyucularla Hasbihal'e daha, muhterem okuyucularý selamlayarak baþlýyoruz.)

*Almanya'dan Mahmut Ören diyor ki: 'Siyonist Ýsrail rejimi, Gazze'den sonra þimdi de Lübnan'a saldýrýyor.. Sýranýn baþka coðrafyalara da geleceðini gizlemiyorlar..

Ve, amma ilginç olan þu ki, 35-40 senedir Beyrut'ta yaþamakta olan, TC vatandaþý olan ve Türkçeyi az olsa konuþabilen Türkiyeli ailelerin bir savaþ gemisiyle Türkiye'ye getirilmesi üzerine, Ýslam kardeþliðinden habersiz, nice ensesi kalýnlar, 'millet burada aç iken, Araplarý getiriyorlar..' diyorlar.. O ateþin içinden, illâ TC vatandaþlarý olmasýna bile bakýlmamalý, o ayrý, ama, bu ýrkçýlar, o kadar gözü dönmüþ durumdalar ki, aslen Türkiye'den gitmiþ olanlara bile tahammül edemiyorlar..

Biz de, yarýn, bir Dünya Savaþý çýkacak olsa, Almanya'da 4 milyondan fazla Türkiyeli olarak ülkemize dönecek olsak, bu kalas tipler, hele de çocuklarýmýzýn Almancayla karýþýk kýrýk Türkçelerine bakýp, 'bunlar Türkçeyi bile unutmuþlar..' diye, demek ki bizi de almak istemeyecekler..

--Evet, bu okuyucunun yazdýklarýna þahsen de rastlýyorum, toplum içinde ve onlarýn hemen tamamý, kalburüstü kimseler ve rahatlarýnýn bozulacaðýndan korkuyorlar.. Bu kadar ýrkçý ve insanlýk dýþý eðilimli olanlara sessiz kalmamak gerekiyor..

*ABD'de öðretim üyesi olan bir okuyucumuz da; 'Biz Müslümanlarýn da bazý konularda, Netanyahu'ya onun anlayacaðý dilden karþýlýk vermemiz gerekir' diyor; onun, 'Elimizin ulaþmayacaðý yer yoktur diye..' tehdidine karþý, bizlerin de, Siyonist çetenin barbarlýklarýna karþý hep seyirci kalmayacaðýmýzý ve bizim de ulaþamayacaðýmýz yerin olmadýðýný söylememiz gerekir.. Bununla sadece Siyonist çetenin iþgalindeki topraklarý kastetmiyorum. Çünkü, Siyonist Yahudiler sadece orada deðiller..' diyor.

-- Evet, bu kardeþimizin yaptýðý hatýrlatmayý görmezden gelmemek gerek.. Çünkü, Siyonist Ýsrail rejiminin kanunlarýna göre, 'dünyanýn her neresinde olursa olsun, her Yahudi, bulunduðu yerde, Ýsrail'in askeri durumundadýr.'

Buna kadýnlar da dahil.. Kudüs ve Tel Aviv'de ve Siyonist rejimin tahakkümündeki bütün þehirlerde en sosyetik ve dekolte genç kadýnlar bile, sað veya sol kollarýndan, yere kadar uzanan ve yarý gizlenmiþ vaziyette bir þeyler sarkýtýyorlar, bir güzellik unsuru gibi.. Biraz dikkat ederseniz, onlarýn birer makineli tüfek olduðunu anlarsýnýz.. Yani, onlar da birer asker durumundadýr..

Evet, Siyonist rejimde, -çocuklar hariç- bütün erkek ve kadýnlar sadece silah eðitiminden geçirilmekle kalmýyorlar, bizzat silahlýlar.. Yani, fiilen devamlý asker durumundalar..

--Evet, bu okuyucumuzun deðindiði konu, aynen böyle.. O silahlý Siyonist Yahudi kadýnlar, Filistinli ailelere, evlerini terk etmelerini, o yerlerin asýrlarca öncesinden beri kendilerine ait olduðunu ve artýk döndüklerini ileri sürüyorlar ve karþý çýkanlarý tarayýp geçiyorlar..

*Necmi Aslanyurtlu isimli ve üniversitede öðretim üyesi olan bir okuyucumuz da diyor ki: 'Lübnan Hizbullah Teþkilatý'nýn lideri Nasrallah ve onlarca seçkin kumandanlarýnýn bir-bir katledilmesinden sonra, bizdeki medya kuruluþlarý, hemen, Ýran'ýn lideri Seyyid Ali Hamaney'in de saklandýðýný yazdýlar. Ama, o, geçen hafta Tahran'da cuma namazýnda, gelip yüzbinlere Cuma Ýmamlýðý yaptý, hutbe okudu, namaz kýldýrdý..

Bu nasýl saklanmak?..

O tuhaf yorumlarý yapanlardan hiç birisi de bu haksýz iddialarýndan dolayý medya kuruluþlarýnda özür dilemediler..

Bunlardan hemen her programa çaðrýlan birisi de, Ýmam Ruhullah Humeyni'nin yýllarca Paris'te kalýp, Fransýz emperyalizmi tarafýndan eðitildikten sonra Ýran'a gönderildiði gibi acayip bilgiçlikler taslamaya devam ediyor..

Halbuki, Humeyni, Þah Pehlevi rejimine karþý 1964'deki ilk kýyamýndan sonra Bursa'ya sürülmüþ, 1 yýl kadar kaldýktan sonra Irak'ýn, medreseleriyle meþhur Necef þehrine gönderilmiþ ve 1978'e kadar Ekim ayýna kadar orada kalmýþtý.

Ama, Ýran halký Þah'ýn zulüm düzenine karþý 1977 ortasýnda baþlayan ve milyonlarýn katýldýðý dev gösterilerle ve silahsýz milyonlarýn 100 binden fazla kurban vererek yeniden baþlattýðý kýyâm'dan sonra.. Þah'ýn Irak lideri Saddam'a baský yapmasý üzerine, Irak'tan çýkarýldý ve Kuveyt Havaalaný'na býrakýldý. Humeyni, o havaalanýnda günlerce kaldý. Çünkü, Humeyni'nin , Müslüman ülkelerin liderlerine yazdýðý mektuplara raðmen, Þah'la bozuþmak istemediklerinden, onlardan hiç bir cevap gelmiyordu.. Sonra, Fransa'ya giden bir uçaða bindirilmesi için, Fransa'daki bazý çevreler, o dönemin Fransa Baþkaný Giscard d'Estaing'e müracaat ettiler.. O da, -hatýratýnda da belirttiði üzere- O'nun, Fransýz uçaðýna alýnmasýna izin verdi.. Ekim-1978'den, Þubat-1979 baþýna kadar, Humeyni Fransa'da sadece 4 ay kaldý ve sonra Ýran'a dönebildi.. Hepsi bu..

Ben 'uluslararasý iliþkiler' de okutan birisi olarak, halkýmýzýn, hem de anlý-þanlý yorumcular eliyle, komþu ülkeler hakkýnda bile bu kadar kandýrýlmasýna tahammül edemiyorum.. Bu kadar yalan-yanlýþ bilgilerin, hem de 'uzman yorumculuk' adýna sunulamamasý gerekir..'

--Evet, bu okuyucunun yazdýklarý da böyle..

*

Bu arada Eylül ayýnda Samsun'a gidiþimden sonra aldýðým bazý mesajlardaki önemli hatýrlatmalara deðinmeliyim.

*Samsun-Kavak'tan Seyyid Ali Üzümcü diyor ki: 'Aðabey, geçenlerde Samsun'a gelmiþsiniz.. Sonradan intibalarýnýzý yazarken, çocukluðunuzda inek otlattýðýnýz yerlerin ne hale getirildiðini yazmamýþsýnýz.. Bizim 30 hanelik köyümüzün hayvanlarýna bile yetmeyen meralarýnýn büyük bir bölümünde büyük bir 'yarý-açýk cezaevi' yapýldý.. Ama, bizim hayvanlarýn nerede otlayacaðý hesaba katýlmadý. Sonra da diyorlar ki, 'Hayvancýlýk öldü, halk tembel.. Halk hayvanlarýný nasýl doyuracak meralar olmadýktan sonra?'

--Çok doðru söylüyor bu hemþerim.. Bu, sanayileþmenin en akýl almaz programlarýndan birine de iþaret etmiþ oluyor.. Çünkü, fabrikalar evet kurulsun, ama, verimsiz-kýraç mýntýkalarda ve yüksek yerlerde olmalý.. Nihayet bir defa yol açýlýr, müþkül bertaraf edilir.. Aksi halde, ziraate elveriþli topraklar yok oluyor.. Yükseklere yapýlan fabrikalar, sanayi tesisleri ise, hem fabrikalarýn dumaný da rüzgârla kayboluyor. Ama, ovalara yapýlan sanayi tesislerinin zehirli havasý ovalarýn, vadilerin üzerine bir gulyabani gibi çöküyor.

*Yine Samsun'dan Muhsin Köroðlu diyor ki: 'Sizin Samsun Üniversitesi- Mimarlýk Fakültesi'nin, sayýlarý 70'i aþkýn dev eski tütün hangarlarýný yýkmak yerine, üniversite için dershane, laboratuvar, kütüphane vs.'ye dönüþtürüldüðünü yazarken, dikkatinizden bir þeyin kaçtýðýný gördüm.. Bu çalýþmalar, Star gazetesinin geçen seneki 'Necip Fâzýl Ödülleri' jürisi tarafýndan "Mimarlýk Ödülü"ne layýk görülmüþtü.

--Evet, bu okuyucumuz haklý.. Ben o konuyu atlamýþým demek ki.. Nitekim, bunlarý yazdýktan sonra, Star Gazetesi Genel Yayýn Yönetmeni Nuh Albayrak Bey de, bu hususu hatýrlattý ve Baþkan Erdoðan'ý, o çalýþmalarý yürüten ekibe ödül verirken gösteren fotoðrafýný da gönderdi..

*