Belli bir seyirciye sahip olmaktan gurur duyacaðýmýz muhteþem bir tribün desteði altýnda, istekli ve coþkulu oynamaya zaten mecburduk. Milli Takým da, bu büyük desteðin itici gücü ile maça tempolu baþladý. Ama temposunun gerektirdiði verimlilik içinde deðildi. Az pozisyon, az þutla yetindik. Oysa kýsa, seri, tek topla oynuyorduk. Oyunu ciddiye alýyor, vakit kaybetmiyorduk. Ama iþ sonuç alýcý pas vermeye ya da etkili orta yapmaya geldiðinde, týkanýyorduk. Bu arada Ýsveç, tehlikeli sokuluþlar yapýyordu. Neredeyse, röveþata ile öne de geçeceklerdi.
Seyircimiz de o kadar coþkulu, inançlý ve gole karþý iþtahlýydý ki; doðrusu ödülsüz kalmasý yazýk olurdu. Neyse ki golümüz, çok þýk bir þekilde ve fazla nazlanmadan geldi. Cenk Tosun, harika bir kafa pasýnýn önüne býraktýðý topu füze þiddetiyle kaleye soktu. Ýnanýn, en çok o muhteþem seyircimiz için gole sevindim. Milli Takým’ý galibiyete motive ettiler. Benim de sahaya fýrlayýp gol atasým geldi.
***
Milli Takým organize olmakta zorlansa, neyi nasýl yapacaðýný pek kestiremese de, kazanma hýrsýyla oynuyordu. Birçok özel maçta baþýmýza gelen, temposuz ve iþi aðýrdan alan hantal bir konumda deðildik. Ama ne olursa olsun, ilk yarýda rakibe çok az þut attýk. Hatta gol vuruþu dýþýnda, atamadýk bile sayýlýr... Kendi sahanda oynuyorsun, bu kadar kýsýr kalamazsýn. Fakat ikinci yarýya, bu eksikliðimizi fark ederek ve açýðýmýzý kapatarak girdik. Ýsveç’i topa tuttuk.
Maçýn baþýndan beri tam saha pres uyguladýðýmýz için Ýsveç’e hareket alaný býrakmadýk. Bu yüzden (son anlar hariç) fazla baský da yemedik. Ancak yorgun düþmemiz sonucu, 65’ten sonra teklemeye baþladýk. Golü de bu anlarda yedik. Bu gol kendimize gelmemizi saðladý. Ve geleceðe ýþýk veren bir sonuçla maçý bitirdik.