Bu işte bir bit yeniği var ama!

Dün İstanbul’da Dolmabahçe başbakanlık ofisinde tarihi bir güne daha şahit olduk. 

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Âlâ ve AK Parti Grup Başkan vekili Mahir Ünal ile Sırrı Süreyya Önder’in sözcülüğünü üstlendiği HDP heyeti ortak bir açıklama yaptı.

Açıklamanın en önemli bölümü Öcalan’ın PKK’yı silah bırakmaya davet eden açıklamasıydı.

Önder’in şu cümlesi tarihe geçecektir: ‘’Bu davet, silahlı mücadelenin yerini demokratik mücadelenin yer alması için tarihi bir beyandır.”

***

Tarihe geçecektir geçmesine de Öcalan’ın kongre sırasında görüşmede ele alınmasını istediği 10 maddeyi duyunca insan şaşırıyor.

“Bu mudur yani?” diyesi geliyor insanın.

Şu maddelere bir bakın lütfen.

- Demokratik siyasetin tanımı ve içeriği.

- Demokratik çözümün yerel boyutlarının tanımlanması.

-  Özgür vatandaşlığın güvenceleri.

-  Kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri.

-  Kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına yönelik anlayışın geliştirilmesi.

-  Ortak vatan ve milletin demokratik ölçülerle tanımlanması.

-  Demokratik hamleleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa.

***

Bu başlıkların açılımında bizim anlamadığımız bir içerik varsa onu bilmiyoruz.

Lakin yeni anayasa dışında dişe dokunur bir teklif görünmüyor.

Bu konu başlıklarına itiraz edecek bir siyasetçi çıkacağını da zannetmiyorum.

Bu konuların hepsi yeni anayasada zaten ele alınacak konulardır.

HDP, AK Parti ile dayanışma içinde olsaydı yeni anayasa bu dönemde pekâlâ çıkardı.

Peki yeni anayasa konusunda HDP bu dönemde gereken desteği verdi mi? 

***

Destek bir yana taraftarlarını sokağa dökerek 7-8 Ekim’de sokakların kana bulanmasına sebep oldu.

Yani demokratik siyaseti terk edip terör eylemlerine zemin hazırladı.

Onlarca insan hayatını kaybetti.

Silahsızlanmaya gelince, Öcalan’ın iki sene önceki çağrısıyla zaten bu sürecin başlaması gerekiyordu.

Silahlı grupların çekilmesi gerekiyordu. Çekildi mi?

***

Öte yandan yavaş yavaş siyaseti öğrenen HDP’liler sanki çözümden ziyade kendi varlıklarını kabul ettirme gibi bir yola girmiş görünüyorlar.

Dün Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek Van Ekonomi Zirvesine katılamayan cumhurbaşkanı için belediye Başkanı Bekir Kaya “Bugün İstanbul’da düzenlenecek olan Van Ekonomi Zirvesi’ne, cumhurbaşkanın konuşmamıza tahammül göstermemesinden dolayı katılamayacağım “diye tweet atmak ne anlama geliyor sizce?

Ya Dolmabahçe’de yapılacak açıklama öncesi HDP’li Pervin Buldan’ın“Birazdan Hükümet yetkilileri ile ortak basın toplantısı yapacağız. Bu arada Bülent Arınç Bey’e selamlar...” tweet’i atarak işi sulandırmasına ve Bülent Bey’e nanik yapmasına ne demeli?

Bütün bunlar HDP’nin barış sürecinde ciddiyet boyutuna gölge düşüren tavırlardır.

Bu tavırlar “bu işte bir bit yeniği var” kuşkusuna sebep olmaktadır.

***

Tüm yanlışlarına rağmen, akan kanın durmuş olmasında, HDP’nin de payı vardır.

Siyaseti öğreniyorlar.

Önce yukarıdaki şartlar gerçekleşsin sonra müzakere ısrarından, önce silah bırakma sonra müzakere aşamasına gelmiş olmaları da elbette ki olumlu bir gelişmedir.

HDP artık devleti içerden tanıma imkânına kavuşmuş ve çözüm sürecinin kendi dayatmalarıyla yürümeyeceğini anlamış görünmektedir.

Hülasa, son açıklama ile PKK bahar aylarında kongreye davet edildi.

Bahar ayları dediğimiz Mart Nisan, Mayıs. İki sene bekleyen Türkiye iki ay daha bekler.

Dileriz bu kez dağ kadrosu liderinin çağrısına kulak verir de ayak sürütmeden silah bırakır.

İşte o gün HDP siyaset sahnesinin sahici ve inandırıcı bir aktörü olarak sorunların çözümünde önemli bir misyon üstlenmiş olur .

Ama bu arada Kaya ve Buldan gibi suyu bulandıran mensuplarını da ikaz etmelidir.