Yaþanan olaylarý izlerken içinizden kimbilir kaç kez ‘’Bu iþte bir yanlýþlýk var’’ hissi geçiyordur. O hissi ben pek çok kez duyuyorum...
Baþka ülkelerin insanlarý da duyarlýdýr da, bizde ‘yolsuzluk’ sözcüðü çok daha güçlü bir etkiye sahip... Vatandaþýn aðzý çok yandýðý için... Siyasi kararýný verirken de karþýsýna çýkýp oy isteyenlerin ‘yolsuzluk’ konusundaki karnelerine mutlaka bakar her vatandaþ... Siyasi kadrolarýn deðiþtiði, iktidarlarýn tasfiye edildiði ortamlara bakýnýz; aslýnda hepsinin ‘yolsuzluk’ karnesi zayýflarla dolu olduðu için yerlerinden edildiðini görürsünüz...
‘Koskotas dosyalarý’ ve ‘ceylan derisi Meclis koltuklarý’ üzerinden yürütülen muhalefet kampanyasý ANAP’ý iktidardan etmiþti 1991’de... 1994’te Tayyip Erdoðan’ýn belediye baþkanlýðýna seçilmesi, SHP’li Ýstanbul belediyesinde patlayan ‘ÝSKÝ Skandalý’ ile yakýndan ilgiliydi...
2002 seçimlerine gidilirken, Adalet ve Kalkýnma Partisi’nin adýnýn kýsaltýlmýþýnýn (Ak Parti), seçmenlere önceki dönemlerle ilgili ‘yolsuzluk’ iddialarýný hatýrlattýðý ve baþarýsýnda rol oynadýðý da bir gerçek...
Öyleyse bazý bakanlarý ‘yolsuzluk’ iddialarýna muhatap olduðunda Ak Parti’nin tepki vermekte geciktiðini görünce, siz ben olun da, ‘’Bu iþte bir yanlýþlýk var’’ diye düþünmeyin bakalým...
Sekiz gün sonraki tepkisini iddia ilk gündeme girdiðinde vermeliydi Ak Parti...
Ak Parti ‘’Bu iþte bir yanlýþlýk var’’ dedirtiyor da, ‘yolsuzluk’ konusunu kamuoyuyla paylaþan ve üzerine gidenler hep doðru mu davranýyorlar? Ne gezer...
Ýthamlarýn hedefi olan siyasiler, iddia sahiplerinin, hâlis olmayan niyetlerle, siyasi takýntýlarla, bir ‘komplo’nun parçasýna dönüþerek bunu yaptýklarýný ileri sürüyorlar... Soruþturmasý 1,5 yýl önce baþlatýlmýþ dosyanýn, o kadar bekletildikten sonra, sandýk baþýna gitmeye sadece üç ay kalmýþken gündeme taþýnmasý zaten kafa karýþtýrýcý... Üstelik bir de soruþturma kim var kim yok önemli herkesi içine alacak biçimde geniþletiliyor ve sanki siyasi bir huruç hareketiymiþ gibi yürütülüyor...
Yargýya ‘kestiði parmak acýmaz’ teslimiyetiyle yaklaþan bir milletin fertleri, bunu görünce, ‘’Bu iþte bir yanlýþlýk var’’ diye düþünmesin de ne yapsýn?
Sorun bu iþte...
Kurumlar da insanlar da yanlýþlýk yapabilir... Esasen hukuk düzeni de bunun için gerekiyor. Herkesin ölçülü davrandýðý, günah iþlenmeyen, suça tenezzül edilmeyen bir dünyada yaþýyor olsaydýk, herhalde mahkemelere de, cezaevlerine de ihtiyaç bulunmazdý. Suçun ‘þahsiliði’ ve suçu sabit olana kadar herkesin ‘suçsuz’ sayýlmasý temel hukuk kurallarý, yargý adýna yanlýþlýk yapýlmasýný önlemek içindir...
Babasýna kýzýp oðlunu suçlayamazsýnýz; her iþittiðinizi gerçek sayýp kanýtsýz tanýksýz hüküm veremezsiniz.
Uluorta birilerini suçlar ve herkesi ayný þekilde davranmaya zorlarsanýz, buna ‘yargýsýz infaz’ denir...
‘Yargýsýz infaz’ en fazla yargýyý zor durumda býrakýr...
Þimdi bu oluyor... Sadece ‘yolsuzluk’ ithamýna maruz kalan siyasiler karalanmakla kalmýyor, onlarý itham etmek için kullanýlan ölçüsüz yöntemler yüzünden yargýnýn itibarý da tehdit altýna düþüyor...
Acaba siyasiler hedef gösterilip aslýnda yargýnýn iþlevsiz hale gelmesi mi isteniyor?
Yanlýþlýk nerede, nerede?