Sonbahar geldi, sýcaklar bastýrdý! son günlerde, sanki bir gerilim filminin ortasýndaymýþýz gibi deðil mi? Ama, janrlar deðiþkenlik gösterebiliyor. Kimilerine göre polisiye, kimilerine göre suç, kimisi için, içine bal tuzaklarý serpilmiþ, espiyonaj malzemeleri filan yedirilmiþ casusluk... Bazýlarý için trajedi, birileri için dram, bir kesim için gizem, gözlüklü ve þiþmanlar için deðil sadece ama bir kýsým için korku. Bir takým unsurlar için tarihi, sevenleri için bilimkurgu... Bir yönüyle komedi, diðer yönüyle dövüþ/vurdu-kýrdýlý bir film, bazýlarý adýna savaþ... Kimisi için yol. Bir baþkasý için melodram, kendini de öyle sananlar için baðýmsýz film. Ya da fantastik. Seç beðen al. Türler arasýnda gidip gelen, taklitten öte gidemeyen, kasetli masetli Türk filmi iþte nereden bakarsan bak. Ama soracak olursanýz benim için geçen haziranda seyrettiðim ‘Gezi’nin devam filmi. Gezi 2.0. This fall! dediler. Coming Soon! dediler. A man! Dediler. Dediklerini de yaptýlar. Bakalým sosyal boxoffice’de ne kadar tutunabilecekler.
Bütün bu dönen, döndürülen makaralar, dijital baskýyla da çoðaltýlmýþ bu türler kumkumasý için, misak-ý milli sýnýrlarý ve dýþýnda ne kadar aktör varsa konuþtu, figüranlardan oluþan bir grup da elinden geleni ardýna koymadý, bir sürü seyirci, kimisi locada, kimisi üç boyutsuz gözlüklerini taktýðý evlerinde olaya müdahil oldu. Her güne 1 dua diyenler þimdi her güne 1 TT’e (trendtopic) evirdi olayý. Filmin adý belli. Synopsis’inde eðitim yazan, sonralarý paralel devlet mirasçýlýðýna dönüþen bir film bu. Hatýrlarsýnýz ilk film aðaç ile baþladýydý, sonralarý, ofis basmalara, hatta taa Drogba’ya kadar filan gittiydi. Mahallenin ergenleri, çocuklarý, güç yetiremeyince, hani abilerini çaðýrmak için giderler ya, onlarla dönmüþ olmalýlar. Tabii, bütün bunlarýn bir sebebi olmalý. Seçimler dersek, Baþbakan dersek, Recep Tayyip Erdoðan’sýz bir 2014-2015 dersek çok da yanýlmýþ olmalýyýz. Burada durup, konuyla da doðrudan ilgili mevzuya geçeyim diyorum. Çok beklersiniz demeden önce.
Yerel seçimler kendini belli etti
Son zamanlarda belediye baþkan adaylarý peþ peþe açýklanýyor. Bir heyecan ki sormayýn gitsin. Anketler de ardý sýra, peþ peþe kamuoyuna sunuluyor. Her zamanki gibi durum yine. Bazý anketlere göre partiler arasýnda milimetrik, bazýlarýna göre de çok büyük farklar var. Bu anketlerin böyle yayýnlanmasýnýn neyi ifade ettiðini çoðu iletiþimci ve siyasetçi bilir. Siyasal iletiþim gözlüðümüzü takýp da bu duruma baktýðýmýz zaman, AK Parti bir önceki yerel yönetim seçimlerinden daha kârlý çýkacak gibi görünüyor. Þu anki durum itibariyle ve yukarýdaki kalkýþma da bunu enikonu tetikleyecek. Ýktidar partisi oyunu kuruyor demiþtim, diðerleri de buna göre oyuna dahil oluyor iþte. Yeter ki, onursuz olmasýn aþk.
11 yýldýr AK Parti, daha uzun zamandýr Baþbakan tutuldu ve marka haline geldi. Ne Kýlýçdaroðlu ne de Bahçeli bir marka olabildi, ne de Sarýgül markalar ligine taþýyabilecek kendini. Suni olan herþey geçicidir. Uçucudur. Markalaþma doðal bir yapý ve doðal bir kabiliyet gerektiriyor. Yani, aktörleþmekle, sýradan bir oyuncu olmakla olmuyor bu iþler. Yakýn geçmiþe bir bakalým, siyasette kimler marka olmuþ. II. Abdülhamid Han, Mustafa Kemal, Ýsmet Ýnönü, Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmeddin Erbakan ve Tayyip Erdoðan. Þüphesiz marka olmak zordur. Parkurlarý sýradan, basit, gündelik deðildir. Sýradan bir fýrtýnada, bilindik kalkýþmalarda, tehditlerde zarar görmez. Ama ufak olanlar, butik olanlar, fason olanlar, merdivenin altýnda imal edilmiþ olanlar, yerleþik düzene sýrtýný dayayan kabileler büyüyebilmek için markalaþmýþ olana saldýrmayý olumlu bir hamle zannederler. Ama bu onlarý daha da zayýflatýr, beklenenin aksine marka olaný büyütür. Bu hep böyle olmuþtur. Apple’a toplama bilgisayar yapan bir dükkan saldýrsa ne olur, yani. Markalaþma yolundaki her bir adým, markayý eleþtirmekle, saldýrmakla deðil, kendini ispatla atýlýr. Bu kalkýþmaya 2002’den bu yana hodri meydan diyen biri var ülkede, o çoktan ispat etti. Düðme ayný, senaryo ayný, basanlar da ayný. Herþey yerleþik düzende. Sadece figüranlar deðiþiyor iþte. Marka olacaksýn vaadiyle kandýrýlmak.
Aslýnda, bu durumda kriz yönetiminden, iletiþimden ya da topluluk yönetiminden filan da dem vurabiliriz, ama, bu sanki beyhude bir yaklaþým olacak gibi. Zira, sanýrým olmasý gereken oluyor. Kalpleri evirip çevirenin hükmü bu konuda çok açýk. Vakýa çok belli!