Ne zaman sapýk bir yapý deþifre olsa, etrafa; “dinî duygularý istismar edilmiþ maðdurlar” saçýlýyor.
Dinini yaþamak isteyen “makul” insanlar bu sapýk örgütlerde, masum insanlara bomba yaðdýran birer “mankurt”a dönüþüyor.
FETÖ yurtlarýnda kalan mazbut kýzlarýmýz, Allah için taktýklarý baþörtüsünü “hizmet için”(!) fýrlatýp atýyor!
Yýllardýr gözümüzün içine baka baka Ýslamiyet ile alay eden baþka bir örgüte de nihayet neþter vuruldu.
“Maðdur” iþadamlarý zekat bahanesiyle soyulduklarýndan, genç kadýnlar Mehdi’nin(!) emriyle soyunduklarýndan þikayet ediyor.
***
Bu istismarcýlarý elbette eleþtirmeliyiz, yýllardýr eleþtiriyoruz, eleþtirmeye de devam edeceðiz.
Ama bunlara bu kadar kolay yem olan Müslümanlarýn hiç mi vebali yok?
Ýslam, haramý emretmez
Basiretli bir Müslüman, Ýslamiyet’in “baþörtüsünü çýkarmak” gibi bir “haram”ý asla emretmeyeceðini bilir.
Zaten Ýslam dairesinin anahtarý olan Kelime-i Tevhidin bile yarýsýný yok sayarak, peygamberin yerine kendini koyan bir sapýðý, hâlâ “rehber” olarak görmek, ebedî felakete razý olmak demektir.
O iþadamý, “zekatýn; fakirin hakký” olduðunu, dolayýsýyla bizzat fakire teslim edilmesi gerektiðini bilseydi bu kadar kolay sömürülmezdi.
Netice itibariyle, basit bir adrese ulaþmak için bile en isabetli navigasyona tabi olmaya çalýþan “insan”, sonsuz saadetle veya sonsuz felaketle bitecek olan ahiret yolculuðunda, ilk rastladýðý otobüse binerse, “bambaþka yerler”e gitmesi gayet normaldir.
Müslümanlara aðýr yük?
En emin rehber ilimdir.
Ama burada da karþýmýza farklý girdaplar çýkmaktadýr.
Müslümanlarý bu simsarlarýn kucaðýna iten en büyük sebeplerden biri, çoðunluðu ilahiyat eðitimi almýþ çevrelerin, “Dini, asýl kaynaðý olan Kuran’dan öðrenin” saptýrmasýdýr.
Ýslamiyet’i “asýl kaynaðýndan” öðrenmek demek, “doðrudan Kur’an’dan ilham almak” demek deðildir ki zaten bu, Müslümanlara taþýyamayacaklarý bir yük yüklemektir.
Bu yönlendirme, nice kardeþlerimizin rotasýný kaybetmesine sebep olan bir saptýrmadýr.
Kur’an-ý Kerim elbette bizim kutsal kitabýmýzdýr ama Müslümanlarýn, itikat ve amel bilgilerini doðrudan Kur’an’dan alarak dini yaþamasý emredilmemiþtir.
Anayasalar o ülkede yaþayan herkesi baðlamakla birlikte, bireyler; beþeri münasebetlerini anayasa maddelerine göre deðil, “ehil” insanlarýn anayasaya uygun olarak ürettikleri kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelere göre yürütür.
Onun içindir ki, “Örtünmenin Kur’an’da yeri yok” diyenler, “Tesettür furuattýr” diyen sapýk kafanýn cahil versiyonlarýdýr.
Doðru güzergah bu...
Ýnsanlar, Ýman ve Ýslam’ýn Þartlarýný veya Abdest ve Namazýn Farzlarýný, Kur’an’ýn hangi suresinden öðrenecek acaba?
Elbette Kur’an-ý Kerim Ýslamiyet’in anayasasýdýr. Ama her önüne gelen oradan kanun ve yönetmelik çýkaramaz.
Kur’an-ý Kerim’i açýklayan en yetkili merci Peygamber (Sallallahü Aleyhi Vesellem) Efendimizdir.
Peygamberimizin “Fýrka-i Naciye” olarak tavsiye ettiði Ehl-i Sünnet alimlerinin, bu iki kaynaða ilaveten Ýcma-i Ümmet ve Kýyas-ý Fukaha ile çizdiði güzergah, bizi Allah’a ulaþtýracak en emin yoldur.
Bu kaynaklar, Müslümanlarýn ihtiyacýna cevap verecek geniþliktedir.
Bugün Ýslam’ýn en temel emirlerini bile yerine getirmeyen insanlar, içtihattan bahsetmektedir ki bu, “yozlaþtýrma” yani “dinde reform” demektir.
Her Müslümanýn bizzat bilmesi ve uygulamasý gereken bilgileri ihtiva eden, ilmihal kitaplarýnýn bu kadar yaygýnlaþtýðý bir zamanda, “Ben bunlarý bilmediðim için din istismarcýlarýnýn oyununa geldim” demek asla mazeret olamaz.