Bu kadar da kaçmaz ki

Milli maç molaları takımların ligdeki yarışma ritimlerini genellikle bozuyor. Beşiktaş için böyle bir olasılık vardı. 10 hafta kazanamamış Sivas ise, ligdeki son maçını kazanmış olmanın verdiği güvenle yoğrularak, bir büyükle oynayacak olmanın sağladığı konsantrasyonla bilenerek hazırlandı. Beşiktaş havasını yitirmemiş, kalitesini düşürmemişti. Sivas ligin dibindeki bir takım olmanın cılızlığında asla değildi. Sivas, müthiş bir özgüvenle, ne yapacağını iyi saptamış biçimde girişti mücadeleye. Kasımpaşa’nın, Bursaspor’un Beşiktaş’a yaptığını yapmayı, ‘oynayarak oynatmamayı’ planlamıştı. Sertti. Bu yapısı Beşiktaş’ı hemen havasına soktu. İlk on dakika içinde üç pozisyon üretti! İyi vuruşlar yapılabilse, maçın akışı farklı bir yapı kazanırdı. Ama Beşiktaş atamadı ve Sivas tempoya yanıt vererek, rakibini yakın alarak, alan daraltarak Beşiktaş’ın hücum üstünlüğünü kırdıktan sonra, savunma zaaflarını kullanmaya girişti. Ve bu kez kendisi fırsatlar buldu. Hatta pozisyonlarında vuruş ortamları daha netti. Beşiktaş özellikle, Quaresma’nın geri gelmemesiyle bir süre sağından açıklar verdi. Çıkarken dar alanları kullanmada zorlanıp top kayıpları yaptı. Devre biterken Adem’in Atiba’yı iterek yaptığı penaltı, aşırı motivasyonun ürünüydü. 50.dakikadaki Atıf-Rhodolfo mücadelesi penaltı zannettirecek incelikte gelişti. Sonra karşılıklı savunma hataları izledik.

Beşiktaş 2. yarı başında gene peş peşe goller kaçırdı. Hem de Gomez ve Oğuzhan ile! Ama bundan sonra örnek bir doğruya imza attı. 1-0’ı çok yerinde bir ilke ile elde tutmayı amaçladı. O ilke, ‘atılmış golü, yeni goller atarak’ korumaktı. Önde bastılar, ille de gol aramaya açılacak rakibi çıkarmamayı ve önde top kapmayı amaçladılar. Çok sayıda kaptılar. En iyi savunma hücumdu. Ancak uygulama o oranda başarı olmadı. Golcü forvetin bu kez gol kaçırma gösterisini izledik!