Sözüm meclisten içeri ancak bütün kadýn milletvekillerini kapsamadýðý da gayet açýk.
Siyasette, mecliste ille de “kadýn” olsun da “kotadan” girsin diyen, sözüm ona dernek, kuruluþ ve bilumum destekçiklere sormak istiyorum.
BDP’li kadýn milletvekillerinin tavýrlarýný gördüðünüzde, güttükleri siyasete baktýðýnýzda, söylemlerini iþittiðiniz de ne hissediyorsunuz?
Kadýnlar daha barýþçý olurlar, sorunlara daha vicdanlý yaklaþýrlar ve her zaman çözümün bir parçasý olurlar deðil mi? Bu konuda ben de sizinle “kotadan” ýsrarý haricinde ayný düþünüyorum.
BDP’li kadýn vekillere baktýðýmda, kadýnlarýn ne yazýk ki en zalim, merhametsiz, en kýþkýrtýcý, kan döktürücü yanlarýný görüyorum ve bu ülkeye gelecek barýþa asla katkýlarýnýn olmayacaðýna inanýyorum.
Bakýn...
Cezaevlerinde baþlatýlan açlýk grevlerinin neredeyse “ölüm sýnýrýna” geldiði süreçte, BDP’li kadýn siyasetçilerden beklentimiz, bu eylemin sonlandýrýlmasý için aracýlýk etmeleridir deðil mi?
Oysa, Emine Ayna, Ayla Akat Ata, Sebahat Tuncel, Aysel Tuðluk, Gülten Kýþanak tam tersine, PKK’nýn talimatýyla cezaevlerinde baþlattýrýlan ve 60 günü geride býrakan “açlýk grevlerine” dikkat çekebilmek için destek amaçlý “açlýk grevine” baþladýlar!!
Çözümsüzlükte erkekleriyle “biz sizden daha þahiniz” diyerek yarýþ içindeler!
Baþkalarýnýn canlarý üzerinden pazarlýk yapmaya ve el yükseltmeye devam ediyorlar...
Tekmeliyorlar, vuruyorlar, kýrýyorlar, öldürüyorlar...
Ana dilde eðitim diyorlardý, ana dilde savunma hakký diyorlardý... Hükümet adým atsýn diyorlardý, kimsenin canýna zarar gelsin istemiyoruz diyorlardý...
Bakanlar Kurulu toplantýsýnýn ardýndan, Hükümet Sözcüsü Bülent Arýnç “Meclis çatýsý altýnda çözülmeyecek hiçbir meselemiz yok bizim. Üç talepten ikisi zaten bugün için çözülmüþ durumda. CMK’nýn 202. maddesinde gerekli deðiþikliðin yapýlmasý için de sayýn Baþbakanýmýz talimat vermiþtir. Öcalan ‘tecritte” deðildir, eðer avukatlarýyla görüþmeyi arzu ederse bunun Adalet Bakanlýðýnca saðlanmasýnýn mümkün” olduðunu söyledi.
Bülent Arýnç, ha deyince ana dilde eðitimin mümkün olmadýðýný bunun için þartlarýn oluþturulmasý gerektiðini açýkladý sabýrla ve “bizleri, sevdiklerinizi üzmeyin” diye de adeta yalvardý...
N’oldu peki?
Açlýk grevleri konusunda hükümetten beklentimiz yok, dediler.
Ve 600 kiþinin caný üzerinden el yükseltip “biz Öcalan’a gidilsin istemiyoruz Öcalan buraya gelsin istiyoruz” dediler.
***
Çözüm deðil kaos, hayat deðil ölüm istiyorlar...
Cezaevlerinden bir iki “ölüm” haberi gelmeden, tabutlarý omuzlarýna almadan rahat etmeyecekler!
Önce bütün il örgütlerine (bugün) “demokratik eylemlerin!” dozunun yükseltilmesi ve “açlýk grevlerinin” sürdüðü cezaevlerinin önüne doðru yürüyüþ yapýlmasý, belirledikleri bazý il ilçelerde ise “kitlesel mitinglerin” organize edilmesini bir genelgeyle bildirdiler.
Tam da açlýk grevinin “ölüm orucuna” dönüþtüðü süreçte Emine Ayna, Aysel Tuðluk ve Sebahat Tuncel ve Özdal Üçer gibi BDP’nin þahin söylemli isimleri “ölünecekse biz öleceðiz, sizin kadar kararlýyýz” diyerek eyleme baþlamalarý size de korkutucu gelmiyor mu?
Ýntihar eylemleriyle, sokaklara, mahallelere saldýklarý canlý bomba militanlarýyla, karakollara yaptýklarý baskýnlarla, dershane, okul ve hastane yakarak, yýkarak gerçekleþtiremedikleri “kaosu” bu sefer cezaevlerinden çýkacak ölümlerle yapmak istiyorlar..
Bu ülkeyi idare edilemez kontrol edilemez hale getirmek arzusundalar.
Ana dilde eðitim, savunma hakký ve Kürt sorunu umurlarýnda deðil...
Sürekli “el yükseltmeleri” bu yüzden... BDP’nin þahin kanadýnýn þov amaçlý baþlattýðý “açlýk grevi” 24 saati bitirmeden, bugün istedikleri olursa, Türkiye genelinde planladýklarý eylemlerle ülkeyi “kaosa” sürükleyebilirlerse son bulacak...
Tüm istedikleri cezaevinden çýkacak bir ölüm haberi ve o tabutu omuzlarýna alýp bütün halký galeyana getirip, sokaða dökecekleri insanlar tansiyonlarý yükseltip ortalýðý kana bulamak..
Tam da bu yüzden bugüne özellikle dikkat etmek gerekiyor.
Zira Selahattin Demirtaþ’ýn “daha radikal eylemlere hazýrlanýyoruz” sözlerinin arkasýndan pis kokular geliyor.