Bu kadro darlığıyla buraya kadar

Zor kuraların takımı Beşiktaş, Medical Park Antalya karşısında 5-3 kazandığı lig deplasmanında 14 gol girişimi üretmiş, en önemlisi de bunları maçın geneline yaymayı başarmıştı. Tabii 2. yarı başında golü bulduktan sonraki 20 dk'lık dönem hariç. Kalesinde ise 17 gol girişimi görmüş, ama bunların 6'sı son çeyreklik dilime sıkışmıştı. Özetle: Maç içi gereksiz duraklama ve maç sonu baskı yeme sorununun nüksettiği, son dönem sıkça rastladığımız maçlardan biriydi o.

Bu kez farklı bir maç senaryosu gördük: Antalya Beşiktaş'ın dişine göre olan 4-2-3-1 dizilişini korusa da daha tedbirli bir yerleşim düzeni içindeydi. Buna Kartal'ın kupa durgunluğu da eklenince, ilk bölümde çok az gol girişimi izleyebildik. Böyle maçların panzehiri erken ve sürpriz bir goldür. Rakibin bireysel hatalarını değerlendiremeyen Beşiktaş, kalesinde tam da böyle bir gol gördü. Sonrası malum. Antalya büyük avantaj yakaladı, ama aşırı iştahlı hale gelmenin bedelini de bir kontratakla ödedi. Eleştirmiyorum. Futbolu güzelleştiren ofans odaklı olmaktır.

Beşiktaş bu sezonki aşikar kadro kısıtı nedeniyle belli bir oyun şablonu oturtmak ve bunu ısrarla uygulamak zorunda. Bırakın kapsamlı rotasyonu, bu şablonda bir iki taş yerinden oynadığında bile hücum üretkenliği azalıyor. Buna bir de pozitif futbolu 90 dk'ya yayma sorununu ve yönetimin anlamsız Q7 ambargosunu ekleyin. Çözüm önermek de zor.

Samet Aybaba 2. yarı önce Olcay, sonra Necip'le bildik şablona döndü. Beşiktaş'ın hücum üretkenliği görece arttı. Ama Mehmet Özdilek'in Diarra hamlesiyle iyice kontratak anlayışına dönen Antalya karşısında bir türlü gereken baskıyı kuramadı Kartal. İlk yarıda şablona sadık kalmamanın getirdiği kaybı telafi edemedi. "Feda yılıdır, anlaşılır bir kayıptır, hem bu sayede maç sayısı azaldı, kadro kısıtı daha az hissedilir" denebilir. Katılmıyorum. Avrupa yolundaki hedefi tek kulvara hapsolan Beşiktaş için ara transferin getireceği katkı da azalmış oldu böylelikle.