Bu kafa kadın da döver!

Öfke kontrolü dersleri almış... Ben de bu “sıkılı yumruğun” esbabını “çözmeye” çalışıyordum... Zaten böyleymiş... İstim üstündeymiş... Alesta bekliyormuş o yumruğu birilerinin suratında patlatmak için.

Öfke kontrolü derslerinin işe yaramadığı görüldü.

İlke dersleri alsaymış nasıl olurmuş?

Hani, “kaset marifetiyle”CHP genel başkanlık koltuğuna oturan zat için “Üç gün ağladıktan sonra adam satanlar mı değişimi sağlayacak?” diye sormuştu.

Soruyu soran kişi, Mustafa Sarıgül...

Soruya muhatap olan kişi de, kim olabilir, elbette Kemal Kılıçdaroğlu.

Sanmayın ki Sarıgül bu kıskançlığı Deniz Baykal adına sergiliyor... Baykal engelinden kurtulduğu için sevinmiştir bile... Kendisi adına hayıflanıyor. Kendi genel başkanlığı tehlikeye girdiği yahut süreç uzadığı için üzülüyor.

Bugün aynı çatı altında buluştular...

Koray Çalışkan hocaefendinin ifadesiyle, “ikinci Mustafa Kemal sürecini” başlattılar...

Fakat benim çözemediğim, anlamlandıramadığım ve saf aklımla içinden çıkamadığım “durumlar” var.

Sarıgül, birlikte “ikinci Mustafa Kemal sürecini” başlatacakları şahsı “ağlamakla”, “adam satmakla”, “ilkesizlikle” suçlamıştı. Sonra büyük bir ilkesizliğe imza attı, suçladığı adamın partisinden “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı” oldu.

Öteki ne yaptı?

Daha da büyük bir “ilkesizliğe” imza attı...

Rakibini yıllarca yolsuzlukla suçladı... Hatta, üzerinde “Mustafa Sarıgül” yazan mavi kaplı “yolsuzluk dosyasının” önünde poz verdi. Sonra tutup bu yolsuzu partisine davet etti.

Saf aklım bunu anlamakta güçlük çekiyor işte...

Midem kaldırmıyor.

Bir de şu:

Birlikte İkinci Mustafa Kemal sürecini başlatacak ikilinin elinde kasetten başka bir şey yok... Ülkenin hangi meselesini çözecekler, hangi beledi işlere talipler, mevcut iktidarın yarım bıraktığı hangi hizmetleri tamamlayacaklar? Bize ne sunuyorlar?

Bunun cevabı yok.

Kemal Bey, grup toplantılarında, seçim meydanlarında kasetten parçalar okuyor; rakibini “hırsızlıkla”, “haramzadelikle”, “çalmakla” suçluyor. “Hırsızlık” suçlamasıyla partisinden atılmış Mustafa Sarıgül de sıkılı yumruklarıyla dolaşıyor, arada sırada vatandaş pataklıyor, vs...

Şu “sıkılı yumruk” meselesini biraz daha kurcalamamız gerekiyor...

Basit bir öfke kontrolü terapisiyle üstesinden gelinebilecek bir konu değil bu.

Diyorum ya, istim üstündeymiş hazret ve alesta bekliyormuş.

İhtimal ki, erkekliğin “remz”i sayıyor yumruk gösterisi yapmayı... Dimdik durmanın alamet-i farikası olarak görüyor. “Kodu mu oturtan” bir siyasetçi olmak istiyor... Tavırları da, nasıl derler, fazla “erkekçe...”

Nitekim, “Kadınlar Günü” münasebetiyle yaptığı çağrıda şu manidar ifadeyi kullanmış: “Kadına şiddete erkekçe hayır demek için 8 Mart’ta saat 10.30’da Şişli Kent Kültür Merkezi önünde buluşuyoruz.”

Nasıl?

“Kadına şiddete erkekçe hayır...”

Kadın derneklerinin ve feministlerin çoktan ayaklanması gerekirdi ama kimseden tıs yok...

Bu sözleri söylemiş, söyleyebilmiş bir adam, hele sıkılı yumrukla dolaşıyorsa ve arada sırada vatandaş pataklıyorsa, mutlaka kadın da dövüyordur.

Benimki sadece bir his...

Bu kafa bunu da yapar...