Bu, karþýtlýk deðil; çarpýk zihniyetli, hastalýklý bir ruh hali…

'Türkiye Baþkaný'nýn uluslararasý diplomatik mahfillerde en çok ilgi çeken ve itibar gören liderlerden birisi' olarak görülmesinden birileri o kadar rahatsýz oluyorlar ki, neredeyse karalar baðlayacaklar. Bunun için de rakibi veya hasmý yýpratmanýn en etkili yol ve silâhlarýndan birisi olarak bilinen mizah ve hattâ istihza ve istiskal silâhýna baþvuruyorlar ve yýllardýr yaptýklarý üzere, 'dünya liderimiz' gibi bir ibareyi komik cümleler içinde yerleþtirmeyi sürdürüyorlar.

Ýki hafta öncelerde Özbekistan baþkenti Taþkent'te, baþta Rusya Baþkaný Putin olmak üzere, oradaki toplantýya gelmiþ liderlerin Tayyib Bey'in etrafýnda -diplomatik temaslarda görülmeyen bir þeklide- halka oluþturup, onun deðerlendirmelerini dikkatle dinlemelerini bile hazmedemeyince, 'O liderler kimler ki. Her birisi otoriter rejimlerin.' gibi tevil yollarýna baþvurmuþlardý.

2-3 ay kadar önce de, Tayyib Bey, bir NATO Toplantýsý'nda, o zamanki Ýngiltere Baþbakaný Boris Johnson'ýn arkasýndan omzuna el atarak hal-hatýr sormasý da alýþýlmýþ diplomatik kurallardan deðildi ve Johnson, önce þaþýrmýþ ve amma, omuzuna konulan elin Tayyib Bey'e aid olduðunu görünce, sevinçli bir heyecanla mukabelede bulunmuþtu. Bazý çevreler, 'Yahu, adam, Ýngilizce bilmiyor, ama Ýngilizceyi bülbül gibi konuþan geçmiþteki devlet adamlarýmýzýn acziyet kokan davranýþlarýndan eser yok, beden diliyle, konuþuyor ve ilginçtir, dünya da onu ilgiyle izliyor.' demekten kendilerini alamamýþlardý.

Geçen ay, BM Genel Kurulu'na katýlmak için gittiði New York'ta, ünlü Central Park'ta bir sabah gezintisine çýkan Tayyib Bey'i orada gören sýradan New Yorklularýn tanýyýp, hemen selamlaþmalarý ve ona muhabbetle yaklaþýp fotoðraf çektirmek istemeleri diplomasinin alýþýlmýþ sahnelerinden deðildi.

Bütün bunlar, bizdeki iç siyasette gönül gözleri hased ve düþmanlýkla körelmiþleri daha bir çýldýrtýyor ve; 'Yahu, iç siyasette, farklý kulvarlarda olduðumuz için sevmiyoruz, ama; bu kiþi, ülkemizin Baþkaný'dýr ve davranýþlarý, güçlü kabul edilen ülkelerin liderleri karþýsýnda süklüm-püklüm olmak hiç deðil, her birimiz adýna dik duran bir isim. Alkýþý hak ediyor.' diyemiyorlar.

Bunlarý da geçtik, evvelki gün Prag'da yapýlan 'Avrupa Siyasî Topluluðu Zirvesi'ndeki ortaya çýkan tabloya ne demeli?

'Türkiye Baþkaný'yla el sýkýþabilmek için, hele de Avrupa Birliði'nin Almanya'dan sonraki ikinci büyük gücü kabul edilen Fransa'nýn baþkaný Macron'un, hem de geçmiþte çok aykýrý ve soðuk laflarý ve mesajlarý bilinirken, Prag'da, Tayyib Bey'in koluna girerek yakýnlýk gösterisi sergilemeye çalýþmasý, içerdeki, 'Tayyib nefreti' patolojisine mübtelâ kesimleri daha bir þaþkýna çevirdi, dut yemiþ bülbüle döndüler.

*

Kezâ, Prag'da Ermenistan Baþbakaný Nikol Paþinyan'ýn da, Tayyib Bey'le ilk kez olarak görüþmesi, Tayyib Bey'in ona, babacan tavýrlý bir komþu ülke büyüðü havasýnda nasihat etmesi ve 'Azerbaycan'la barýþ andlaþmasýný imzalayýnýz; Ermenistan'ýn Türkiye'yle olan hava, kara ve demir yollarýnýn hemen açýlýr.' demesi de ayný olumlu havayý yansýtýyor.

Ama birileri hâlâ, kendi seviyesizliklerini, 'Dünya liderimiz.' ironisiyle yazýlarýna yansýtmaya devam ediyorlar.

Bunlar, Sultan Abdulhamîd'e 21 Temmuz 1905 günü, Yýldýz Camii'ndeki Cuma Selâmlýðý merasimi sýrasýnda bir ermeni teröristi olan Joris'in saatli bomba ile suikasd yapmak istemesi ve amma, 2.Abdulhamîd'in, Yýldýz Camii Ýmam'ýyla konuþmasý uzayýnca, bombanýn Sultan oraya gelmeden patlamasý yüzünden, 10'larca kiþinin hayattan kopmasýna raðmen, Sultan'a bir þey olmamasý karþýsýnda çýlgýna dönen ve hastalýklý bir ruh hali içinde, 'Ey þanlý avcu, dâmýný (tuzaðýný) beyhûde kurmadýn; / Attýn, fakat, yazýk ki-yazýklar ki vurmadýn.' diye teessüflerini þiirleþtiren Tevfik Fikret'in çarpýk zihniyetinin günümüzdeki örnekleridirler.

*

Bu vesileyle, bir hâtýra. Bu satýrlarýn sahibinin bugünkü çizgisi, 48 yýl öncelerde de genel hatlarýyla aynýydý. 1974-Kýbrýs Harekâtý'ndan birkaç ay sonra, dönemin baþbakaný Ecevit, Washington'a gitmiþti. Onun iç ve dýþ siyasetine pek çok eleþtirilerim vardý. Orada medya mensuplarýyla bir buluþmasý olacaktý. O sýrada bir Rum saldýrgan tarafýndan Ecevit'e yönelik bir kurþun sýkýldý ve ama mermi tavana çarptýðýnda Ecevit ve kimse zarar görmedi.

O günün ertesinde, 'Bâb-ý Âli'de SABAH gazetesindeki sütunumda 'Geçmiþ olsun Bülend Bey.' baþlýðýyla samimî duygularýmý bir yazý yazdýðýmda, bazýlarý hayret etmiþti. Halbuki þaþýlacak bir þey yoktu. Muhalifi de olsam, sadece yurt dýþýnda deðil, yurt içinde de, bu gibi saldýrganlýklara karþý çýkmak, týynetimizin gereðiydi.

*

Bugün de Tevfik Fikret'in hastalýklý ruh hali içinde olan çarpýk zihniyetliler ise, ülkenin ve milletin en üst -ve seçilmiþ- temsilcisine, býrakalým içeriyi; dýþarda itibar ve ihtiram gösterilmesinden bile rahatsýz oluyorlar.