Burasý ‘taze yönetim’ denilince Kemal Kýlýçdaroðlu yerine Deniz Baykal’ýn akla geldiði bir ülke. Siyasetin halini bundan daha iyi anlatacak bir örnek olamaz herhalde.
Türkiye’de bazý tartýþmalar, siyasetin sinir uçlarýna dokunmadan, deyim yerindeyse orta sahada top çevirerek devam ediyor. Sinir uçlarýna dokunmak, ayný zamanda risk almak anlamýna geliyor. Siyasetçi ise bizdeki genel profile bakarsak ‘Risk almayan, kendisinden önce cesaret gösterip risk alanlarýn ülkeye kazandýrdýðý mevzileri harcamakla yükümlü kiþi’ olarak tanýmlanýyor.
Merhum Turgut Özal’ýn sadece söz olarak dile getirdikleri bile Ankara’nýn derin patronlarýný huzursuz etmeye yetmiþti. Asýl hamlelerini Çankaya Köþkü’ne çýktýktan sonra gerçekleþtirmeyi planlýyordu. Kýsmet olmadý. Çünkü dönemin yüksek bürokrasisi onun karþýsýndaydý. Ýstanbul sermayesi Özal’ýn attýðý adýmlarýn kendilerine yeni rakipler üreteceðini görmüþtü. Bu sürecin daimi tetikçisi olan medya ise Özal’ýn cenazesinde döktüðü timsah gözyaþlarý hariç, onu yýpratmak için elinden geleni yapmýþtý.
Yüksek bürokrasi ve büyük sermaye iþbirliði, Özal döneminde ortaya çýkan arayýþlarý ve reformlarý durdurmak için, siyasi tarihimizde sýkça gördüðümüz bir yönteme baþvurdu. Önce kiþisel olarak Özal tasfiye edildi, ardýndan ‘devletin çivisi çýktý, memleket elden gidiyor’ edebiyatýyla bu tür zamanlarýn bulunmaz aktörlerinden birisini yeniden sahneye sürdü: Süleyman Demirel.
Ne tuhaf deðil mi? Adnan Menderes ve arkadaþlarý katledildikten sonra da sistemin bulduðu çözüm ayný ismi ABD’den apar topar getirmek olmuþtu. Yalnýz Özal sonrasýndaki hamlenin bir de sol ayaðýna ihtiyaç vardý. Onu da Merhum Erdal Ýnönü ile tamamladýlar. Devletin çivisi çýkmýþtý ya hazýr, iþin bir de Kürt boyutu olmalýydý. Onu da Hikmet Çetin’le tamamladýlar. Demirel-Ýnönü-Çetin üçlüsünün bize yakýn tarihimizin en kanlý dönemini yaþatmasý; ardýndan komutanlarý ‘tak-þak’ diye yöneten Tansu Çiller darbesiyle Türkiye, Özal’la atýlan her adýmdan, hatta hayal edilen her þeyden temizlenmiþ oldu!
Bunca lafý niye yazdýðýmý herkes biliyor elbette. Þimdilerde ‘memleket elden gidiyor, siyasi sistem týkanacak, devletin çivisi çýktý, baþýmýza çökecek, altýnda hepimiz kalýrýz’ edebiyatýný dillendirenler, kuþkunuz olmasýn ki yeni Demireller, Ýnönüler ve Hikmet Çetinler arýyor kendisine. Türkiye’nin son yýllarda kazandýklarýný kimse bir çýrpýda geriye götüremez elbette. Ama yok etmenin kazanmaktan kolay olduðu gerçeðini de unutmayalým. En kötüsü de þu. Her dönem için Demirel olmaya aday isimler bulunuyor. Akmaz kokmaz adamlara bu ülkenin borçlu olduðunu zannedenler oldukça da bulunacak ne yazýk ki!
Sözü uzatmadan yeni döneme bakalým. Bugüne kadar hep risk aldý Tayyip Erdoðan. Hayatýn her alanýnda çözülemez, þimdi olmaz denilen sorunlara dokundu. Kürt sorunundan baþörtüsüne, genel anlamda demokratikleþmeye kadar her konuda bizzat kendi partisindeki önemli isimlerin bile taþýn altýna elini sokmaktan kaçýndýðý dönemlerde yol aldý. Mücadele etti. Ýþte paralel yapýyla mücadele. Erdoðan’dan baþka sesi çýkan kaç kiþi var? Bir elin parmaklarý kadar ancak.
Erdoðan’ýn bu iþleri yüksek bürokrasi ve sermaye çevreleriyle pazarlýk ederek götürmesi daha kolaydý. Ama bunun yerine gidip millete baþvurdu, olup biteni anlattý ve gücünü onlardan alarak yola devam etti.
Bu kez Demirellere geçit vermeyecek Türkiye. Bir kez daha devlet adýna ortaya çýkýp milleti esir alanlar boy gösteremeyecek siyaset sahnesinde.
Türkiye’ye, risk alan, cesur ve kararlý bir liderlik lazým. Onun kim olduðunu çoktan ilan etti millet.