Mustafa Sabri Beþer
Mustafa Sabri Beþer
Tüm Yazýlarý

Bu kez kefeni yýrtabilecek miyiz?

Millî Eðitim Bakaný her deðiþtiðinde içimi bir heyecan ve umut kaplar ve kendi kendime sorarým "Acaba bu kez üzerimize serpilmiþ ölü topraðýný silkeleyebilecek ve yüz elli yýl önce giydirilmiþ kefeni yýrtabilecek miyiz?" diye. Yeni bakan deðiþikliði ile içimdeki heyecan ve umut yeniden yeþerdi. Ýnþallah bu kez kefeni yýrtacaðýz.

Bu coðrafyanýn insanýný, mertçe savaþarak alt edemeyeceðini fark eden Batý, yaklaþýk yüz elli yýl önce taktik deðiþikliðine gitti. Bu seferki taktik, cepheden deðil içeriden saldýrmaktý ve bunu da "eðitim"le yapmaya karar verdiler.

Jön Türklerin Avrupa'da eðitilmesi ile baþlayan süreç Osmanlý Devleti'nde yabancý okullarýn açýlmasýyla hýzlandý. Batýlýlar bu iþe o kadar önem verdiler ki sadece Ýstanbul'da deðil Anadolu'nun en ücra köþelerinde bile okullar açtýlar. Kýsa sürede Ýngiltere baþta olmak üzere Fransa, Almanya, Ýtalya gibi devletler ülkemizde okul açmayý hýzlandýrdý.

Amaç belliydi: Eðitim kýlýfý altýnda; devletine, milletine, dinine düþman ve yabancý bireyler yetiþtirmek.

Okullardaki eðitim ve müfredatý buna göre þekillendirdiler. Bu iþte o kadar baþarýlý oldular ki, Sultan Abdülhamid'in eðitim hakkýnda rapor hazýrlamakla görevlendirdiði Alman eðitimci, yapmýþ olduðu çalýþmalar sonucu Sultan'a bir sayfalýk rapor sundu. Önemli tespitlerle dolu olan bu raporun can alýcý cümlesi þuydu: "Bu okullarda mevcut müfredatla yetiþen öðrenciler, gün gelir devleti yýkar."

Ve gün geldi bu cümlede söylenen gerçek oldu.

Jön Türkler, Genç Osmanlýlar, Ýttihat ve Terakkiciler devleti yýktýlar.

Ýþin vahametini bir düþünelim; devletin bekasý için yetiþtirildiði sanýlan gençler devletin katili oluyorlar!

Ýþte bu kefen millete o gün giydirilmiþti.

O gün bugündür bunu maalesef üzerimizde taþýyoruz.

Eðitime müdahale yoluyla devleti yýkabildiklerini gören Batýlýlar bu taktiklerinden vazgeçmediler. Ellerini eðitimimizin üzerinden hiç çekmediler. Bulduklarý her fýrsatta ve deðiþik vesilelerle eðitime müdahale yoluyla bu milleti ve evlatlarýný þekillendirmeye çalýþtýlar.

Kefen giydirip bu milleti eðitimle mezara gömdüler.

Meþhur bir söz vardýr: Düþtüðün kuyudan yine ayný deliði kullanarak çýkabilirsin.

Eðer üzerimizdeki ölü topraðýný silkelemek ve kefeni yýrtmak istiyorsak bu yine eðitim yoluyla olacaktýr.

Ýþte bunun için her Milli Eðitim Bakaný deðiþtiðinde yeniden heyecanlanýr ve ümitlenirim.

"Ýnþallah bu kez kefeni yýrtabiliriz" diye sevinirim.

Bu sevincimiz þimdiye kadar kursaðýmýzda kaldý.

Her gelen Millî Eðitim Bakaný kendisinden önceki sistemi suçlayarak yeni bir sistem oluþturmaya çalýþtý.

Oysa eðitim yenilikten ziyade süreklilik ve istikrar ister. Uzun vadeli planlama ister. Azim ve kararlýlýk ister.

Bir önceki sistemi yýkýp atmak yerine aksayan yönlerini düzeltmek, güçlendirmek daha doðru seçimdir ama maalesef bu yapýlmadý, yapýlamadý.

Mesela, sýnav sistemi o kadar çok deðiþti ki sýnavlarýn isimlerini bile unuttuk.

Gelinen nokta ortada...

Þimdi öyle bir sistem ortaya koymalýyýz ki her gelen mevcudu söküp atmamalý. Bir önceki tecrübelerden yola çýkarak aksayan yönleri ýslah edilmeli ve sistem güçlendirilmeli.

Günlük veya yýllýk planlarla deðil en az on yýllýk elli yýllýk planlarla yola çýkmalýyýz.

"Öðretimle" "eðitimi" lütfen karýþtýrmayalým. Müfredat gereði öðretilmesi gerekenleri verimli þekilde aktarabilmek için çocuklarýmýz, gençlerimiz akýllý tahtalar ve lüks dersliklerden dolu binalar içerisine alýnýyorsa sözümüz yok. Ancak bunlarýn yeterli olduðunu düþünmek büyük bir gaflet olacaktýr.

"Eðitim" kavramýnýn aðýrlýklarý var ve olmasý da lazým.

Eðitim deyince akan sular durur. A partisi veya B partisine, A bakaný veya B bakanýna göre deðiþen deðil; bu milleti ayaða kaldýracak, üzerindeki ölü topraðýný silkeleyecek ve yüz elli yýllýk kefeni yýrtacak eðitim politikalarý geliþtirmeliyiz.

Bunun vakti geldi ve geçiyor...