AK Parti ve MHP arasında ilk müzakerelerin başladığı Ekim ayından itibaren Cumhuriyet Halk Partisi şu tezlerle karşı çıktı, henüz içeriğini bilmediği taslağa.
Bu bir rejim değişikliğidir.
İlk dört madde iptal oluyor.
Meclisi fesh edecekler.
Yaşam tarzımıza müdahale edecekler.
Taslağın Meclisten geçmesine izin vermeyeceğiz, geçerse de Anayasa Mahkemesine götürüp iptal ettireceğiz.
Son CHP’li kalana kadar direneceğiz.
Bu gidişle kan akar, iç savaş çıkar.
Bu argümanları Ocak sonuna kadar, kah Kılıçdaroğlu’nun, kah CHP sözcülerinin ağzından duyduk.
CHP-HDP medyasından ve hayır cephesini oluşturan irili ufaklı ve marjinal çevrelerden eleştiri ve terbiye sınırlarını çok aşan yorumlar da geldi. En yaygını “AKP tabanı davardır” şeklindeki hakaretti.
Vesayetin siyasete galebe çaldığı, medya patronlarının pijamayla başbakan denetlediği eski Türkiye’de popüler olan ama demokratik gelişimle birlikte sürüldükleri bulvar gazetelerinde nefs körelten kimi toplum düşmanları ise CHP adına, asabi statüko fosilleri adına tekrarı mümkün olmayacak kelimeler kustular.
Bu agresyon sürerken CHP, referandum sloganlarını da açıkladı. Bir dizi olumsuzluğu sayıp ardından hayır diyecekti CHP.
Diktatörlüğe hayır!
Teröre hayır!
İşsizliğe hayır!
Referanduma hayır!
Evet diyenler ve değişimin sahibi partiler anayasa değişikliğine evet dediğinde sanki “teröre de evet” demiş gibi olsun diye bir takım küçük hesaplar, basit akıllar…
Haliyle CHP’nin argümanlarını çürütmek Evetçiler için kolay oldu.Rejim değişecek iddiası üzerine kurulu strateji tez vakitte çöktü.
Ama bu esnada şöyle bir CHP profili de belirginleşti:
Meclisi çalıştırmamak için olmadık yollara başvuran ama sonuç alamayınca Meclis kararını iptal ettirmek için bir kez daha mahkeme yollarına düşen CHP.
Sandığı halktan kaçıran CHP.
Türkiye’yi hem iç savaşla tehdit eden hem de Kartal mitinginde PKK sloganları atılan, Mersin mitinginde FETÖ tutukluları anılan CHP…
Böylece AK Parti ve MHP henüz meydanlara dahi çıkmamışken dört aydır kampanya yürüten CHP’nin bohçasındaki argümanlar elinde patlamış oldu.
Böyle de gidebilir, tabanıyla yetinebilir, dostlar alışverişte görebilirdi.
Ama öyle olmadı.
Hızla yön ve dil değiştirdi CHP.
Birden bire evet diyenlerin de ülkenin eşit vatandaşları olduğunu, hayır oyunu Erdoğan’ın hayrına istediklerini, kendilerinin başörtülülerin haklarının daimi savunucusu olduğunu falan dillendirmeye başladılar.
CHP tabanını bırakıp AK Parti ve MHP tabanına yöneldiler. Olası kararsızların oyunu değiştirmek, hiç değilse sandığa gitmesini engellemek için.
Sofistike bir söylem siyaseti inşa ediliyor şu an. CHP’nin akıl ve politika üretme süreçlerini takip edenler için son derece şaşırtıcı bir taktik değişim.
Kanaatime göre kendi aklı değil bu CHP’nin. Sokma bir akıl. Bir fikrin, bir siyasetin, bir söylemin oluşumunun doğal bir seyri vardır çünkü.Çeşitli evrelerden geçildiğini, etkileşime geçildiğini, bir yerden bir yere varıldığını takip edebilirsiniz.
Lakin CHP’de böyle olmadı.
Bu durum bana 7 Haziran öncesi HDP liderliğinde oluşturulan o “birlikte iyi salladık” cephesini ve “seni başkan yaptırmayacağız” söylemini hatırlatıyor.
O dönem CHP cephenin en silik aktörüydü; parlatılan HDP ve Demirtaş idi.
Şimdi ise HDP’ye ortalarda fazla görünme, CHP ile mümkün mertebe irtibatlı görünme denmiş olmalı.
Bu defa saz çalıp türkü söyleme rolü Kemal Bey’e verilmiş.Baksanıza, iki hafta öncesine kadar iç savaştan, kan dökülmesinden bahseden Kılıçdaroğlu’nun ağzından bal damlıyor.
“Erdoğan’dan sonra ne olacak”sorusu ve “sandıktan hayır çıksa da bir şey değişmeyecek, Erdoğan cumhurbaşkanı, AK Parti hükümet olmaya devam edecek” söylemiyle AK Parti tabanının kafası karıştırılmak isteniyor.
7 Haziran öncesi espriler ve türkülerle insanları aldatan, istenilen oy alındıktan sonra hendek kazdırıp içine patlayıcı gömdüren aklın öldürdüğü canları düşündükçe endişelenmeden edemiyorum.