1 Ekim günü, Baþkan Erdoðan'ýn Meclis'in yeni çalýþma dönemini baþlatmasý münasebetiyle Meclis'e giriþinde AK Parti ve MHP'den ayrý olarak ÝP m.vekilleri de ayaða kalktýlar. CHP ve HDP ayaða kalkmadýlar. Kendi duygu ve düþüncelerini gizlemediler. 'M.vekili' statüsünde olduklarý için, temsil ettikleri halk kesimleri adýna bir tavýr koyabilirler..' deyip geçiþtirilebilir.
*
Ama, bir hastahanenin bahçesini düþününüz.. Karnýndan yaralanmýþ ve baðýrsaklarý dýþarý çýkmýþ bir kiþi, sedyeyle cerrahî servisine yetiþtirilmeye çalýþýlýrken, bir ölüm yýldönümünde mâtem sirenleri çalmaya baþlayýnca, herkes olduðu yerde, 'Hazýr ol' vaziyetine geçtiðinden; sedyeyi taþýyan kiþiler de sedyeyi yere koyup bekliyorlar.
Bu sahneye bizzat þahit olmuþtum, 1975'lerde Çapa Týp Fakültesi bahçesinde..
Sedyeyi yere býrakanlara , 'Kardeþim, adam ölüyor, siz ise, bir ölüm yýldönümü adýna saygý duruþundasýnýz!' dediðimde, sedyeyi taþýyanlardan birisi, 'Ekmeðimizi sen verecek misin?' demiþti. Garibimin derdi, saygý duruþuna katýlmak deðil, baþkaydý.
*
Geçen gün bir fotoðraf gönderildi, telefonuma.. Ýsmet Ýnönü'nün, kendinden önceki Þef'in mezarýný ziyaret ettiði ân'ý yansýtan bir fotoðraf.. Etrafýnda adamlar, mâlum, hazýr oldalar, Ýsmet Paþa ise, bir sandalyeye oturmuþ, bacak bacak üstüne atmýþ vaziyette oturuyor..
*
Bu yüzden, merhûm Turgut Özal C. Baþkaný olarak Çanakkale'ye gidince, þehrin muhalif partili Belediye Baþkaný ayaða kalkmamýþtý.. O zaman, 'Kalk ayaða, benim Turgut Özal olarak senin ayaða kalkmana ihtiyacým yok, ama, Devlet'in Baþkanýyým, bana saygý göstermeye mecbursun; kalk ayaða!.' demiþti.
Evet, zorla saygý istenmez. Ama, devlet, bir güç odaðý ve mekanizmasýdýr; aldýðý kararlarý gerekirse zorla yaptýrma gücüne de sahiptir. O gücü gösteremezse, zâten devlet olmak iddiasý çöker.
Ýdeal olan, bir devlet gücünün, zorbalýða varmadan, âdilâne þekilde uygulanmasýdýr.
*
Bir ay kadar önce bir video gönderilmiþti.. Tokat Valiliði'ndeki bir 30 Aðustos Töreni yansýtýlýyordu. Protokolde yer alan askerî ve mülkî erkân ve aileleri sýraya girmiþ, kendilerini ayakta bekleyen Vali'ye tebriklerini sunuyorlar, el sýkýþýp geçiyorlardý.
Bu gibi resmî kutlama merasimlerindeki ruhsuzluk, ayrý bir konu..
Ama, burada görülen sahne, tam bir 'küstahlýk', hattâ 'isyan' iþareti idi.
Þöyle ki, biraz sonra, uzun boylu bir subay gözüküyor. Vali'nin makamýna girerken, solda ayakta bekleyen Vali'yi görmezlikten gelerek, önünden, sol kulaðýna dayadýðý cep telefonuyla konuþur vaziyette geçip gidiyor. 10-12 kadar diðer asker kiþiler ve aileleri de ayný küstahlýðý sürdürüyorlar.
Ve o grup tamam olduktan sonra, baþka askerî ve mülkî erkân tebriklerini bilinen usûlle sunuyorlar.
Bu videoya inanmak istemedim. Aklýma hemen Turgut Özal'ýn Çanakkale'deki tepkisi geldi.. O Vali de, derhal, Devlet Baþkaný ve Baþkomutan'ý temsilen, o küstah albay ve yönlendirdiklerini hemen orada te'dib etmeliydi. Çünkü, Vali'ler her ilde, doðrudan Devlet Baþkaný'nýn / Baþkomutan'ýn temsilcileridirler.
*
Bu videoyu görünce, hemen, Tokat eski m.vekili Resul Tosun kardeþime gönderip sordum, 'Bu görüntü gerçek midir?' diye..
Tahkik etmiþ, birkaç dakika sonra, 'doðru olduðu'nu bildirdi.
*
Yine de, konuya deðinmekten imtina ettim; o albay kiþi ve ona ayak uyduran -hele de- diðer asker kiþi ve aileleri hakkýnda bir soruþturma baþlatýlmýþ olabileceðini düþündüðümden. Ama, dün haberlerde gördüm ki, o kiþiler ancak 1 ay sonra, vazifelerinden alýnýp, tedbirli olarak disipline sevk edilmiþler.
Ama, çok geç deðil mi? O gibi insanlar 1 aydýr daha ne gibi küstahlýklar ve fitne hareketleri hazýrlamýþlardýr.. Ne de olsa üniformalarý, rütbeleri ve silâhlarý var..
Savunma Bakaný Hulûsî Akar Bey, bu duruma derhal tepki göstermeli deðil miydi?
Böyle lâubalilik ve küstahlýklarý hele de askerî disiplin asla kaldýramaz. Bir dilekçeyi iki asker birlikte imzaladýðýnda, eski askerî ceza kanununa göre, 'isyan' sayýlýrdý. Bu albay kiþi, herhalde, 40-45'in üstündeydi. Bu yaþa ve rütbeye gelinceye kadar, bu tavýrlarýnýn ne demek olduðunu öðrenememiþ mi?
Ve, kendisi, bacak-bacak üzerine atýp otururken, komutan geldiðinde ayaða kalkýp selâm durmayan daha alt rütbedeki askerlere nasýl davranýyordur? Askerde, üst'ünün, âmirinin fizikî cezalarýna tahammül edemeyip karþýlýk veren olursa, aðýr iþkence ve zulümlere uðrayan ve hattâ ölenlerin olduðunu ve sonra da kitabýna uydurularak, 'merdivenden düþmüþ..' gibi raporlarla defnedilenleri görmedik mi, gençliðimizde.. Þimdi öyle uygulamalar kalmamýþtýr, inþaallah..
*
Unutmayalým, merhûm Erbakan, Baþbakan olarak uçakla Merzifon'a gittiðinde, Hava Üssü'nde Baþbakan'ý karþýlamak için bekleyen merasim kýtasýndaki subaylar, selâm durmak ne kelime, Baþbakan'a, bir de sýrtlarý dönmemiþler miydi?
Merhûm Erbakan, 'kan tükürüp kýzýlcýk þerbeti içtik!' diyen kiþiler misali, bu tavrý da görmezlikten gelmiþti. Ama, o tepkisizlik, Erbakan'ýn Hacc'a gidiþine, tv. kanallarýnda, ona 'pez...' gibi en galiz küfür sözleriyle hakaret eden OÖ isimli bir alçak generali de çýkarmýþtý ortaya..
Tarihin derinliklerinden deðil, henüz 25 sene öncesinden söz ediyoruz; bunlarý unutalým mý?
*
NOT: Dün, Ýran'dan bir subayýn, 'Ýran rejimine meydan okuyan manifestosu' diye bir video sosyal medyaya yansýdý.
Ýran'da iki haftadýr, özel izinler dýþýnda, internet ve hattâ yurt dýþý tlf.lar bile daha bir kontrollü iken, öyle bir subayýn 'gerçek olacaðý'na veya Ýran'da olduðuna ihtimal vermiyorum. Kaldý ki, o kiþinin telâffuz þekli, 'farsî-y'i derrî' denilen Afgan Farsçasý lehçesini andýrýyordu.
Öyle bir manifesto okuyacak cesareti olan silahlý ve de subay olan bir kiþi, sadece video ile yetinmezdi.
*