Türkiye’de güçlü ve her seçimde gücünü artýran bir iktidar var; bu iyi bir þey... Buna karþýlýk, muhalefet güçsüz ve her seçimde daha da güçsüzleþiyor; bu ise kötü bir þey... Gelecekle ilgili plan yapanlar daha uzun yýllar Ak Parti’nin ülke yönetiminde kalacaðýný hesaplarýna katmak zorunda; buna karþýlýk anamuhalefet partisi CHP’nin hangi yöne savrulacaðýný öngörmek giderek güçleþiyor...
“Sana mý düþtü?” demeyin; CHP ve ‘sol’un durumu hepimizi ilgilendiriyor... Özellikle de Avrupa’da þu sýralarda yaþanan siyasi altüst oluþlardan sonra...
Demokratik sistemlerde halkýn tek bir partiye kilitlendiði pek görülmez; genellikle iki ana parti gövdesinde bölünür ülkelerin seçmenleri... Ne kadar büyük baþarýlara imza atarsa atsýn, ne denli baþarýlý bir yönetim sergilerse sergilesin iktidarýn yýpratma etkisi bir süre sonra devreye girer; býkkýnlýk bile bazen sandýða iktidar partisi aleyhine yansýr...
Ak Parti bunu en baþtan fark etmiþ; üç dönemle sýnýrlý milletvekilliði kuralý 12 yýlda bir kendini baþtan ayaða yenileyerek seçmen karþýsýna çýkmasý anlamýna geliyor. Yeni yüzler yeni heyecan demek...
Anamuhalefet partisi ise, yönetiminde ara sýra deðiþiklik yaþansa bile, bir türlü yenileyemiyor kendisini... Ýki yýl önce gerçekleþen genel baþkan deðiþikliði, ‘yeni CHP’ iddiasýnda bulunan, ancak söylemini 1960 öncesine dayayan daha garip bir anlayýþý günümüzde canlandýrdý. Partinin ‘6 ok’unda yer alan -çoðu zamana karþý yarýþta kaybetmiþ- ilkelerine sýký sýkýya sarýlan ‘yeni CHP’, liderinin hitabet kürsüsüne taþýdýðý üslupla ‘psikopat’lý, ‘Sizi ben bile kurtaramam’lý ‘eski CHP’yi hatýrlatýyor...
Gözlerinizi kapayýp kulak verdiðinizde, Tayyip Erdoðan’a karþý Kemal Kýlýçdaroðlu’nu mu, yoksa Menderes’e karþý Recep Peker veya Ýsmet Ýnönü’yü mü dinlediðinizi karýþtýrmanýz kaçýnýlmaz...
Milyonlarca çocuðun saðlýklý beslenmesine katký için baþlatýlmýþ ‘süt’ uygulamasýný eleþtiriyor CHP; Kýlýçdaroðlu “Süt daðýtamayanlar ülkeyi yönetemez” diyor. Çocuklarýnýn her gün taze sütle beslendiðini gören aileler “Süt daðýtabildiklerine göre ülkeyi de iyi yönetiyorlar” diye düþünmez mi iktidar partisi için...
Bugünün demokrasilerinde iktidarlarýn iþi zor; bu yüzden Ýtalya ve Yunanistan’dan sonra Fransa’da da deðiþim yaþandý, Almanya’da da deðiþiklik mukadder görünüyor. Ýngiltere’de ‘yeni’ baþbakan David Cameron þimdiden eskidi... Bir tek Türkiye’de muhalefetten iktidardaki partiye kaçýþ sürüyor...
‘Sol’ deðil CHP, giderek daha da muhafazakârlaþýyor; buna karþýlýk eli Ak Parti’ye oy vermeye gitmeyen cepheden CHP’yi de kendine çeki düzen vermeye zorlayacak bir sol çýkýþ umudu belirmiyor. ‘Sol’ geçmiþin efsaneleri üzerine tartýþmayý bile beceremedi. 12 Eylül (1980) darbesiyle hesaplaþmada yaya kaldý. Hiçbir zahmete katlanmadan ‘solcu’ olmanýn kredisini heba edenlerin çýkar düzenine karþý çýkmayý ve kendisini geniþ kitlelerle kucaklaþtýracak bir söylem bulmayý baþaramadý.
Ak Parti’yi destekleyenleri ‘yandaþ’, oy verenleri ‘bidon kafalý’ diye küçümsüyorlar ya, bu gidiþle bir süre sonra ortada ‘yandaþ’ veya ‘bidon kafalý’ olmayan kalmayacak; o zaman ne yapacaklar?