Bu Murat Belge hepimizi asacak

Bir haftayı devirdik. Milletvekilleri mazbatalarını aldılar. Yakında koalisyon turları başlayacak... Bizimkiler hâlâ yok ortalıkta.

Elektrikler kesilecekti hani... (Birkaç yerde kesildi yanlış hatırlamıyorsam.)

Kedi trafoya girecekti. “Devreleri” bozacaktı. (Seçim günü, Bahçelievler civarında bir-iki kedi gördüğümü hatırlıyorum. Trafonun civarında sinsi sinsi dolaşıyorlardı. CHP’lilerin cami zannettiği ve üzerine eski usul yapı giydirilmiş trafolar hani...)

Çöpten bol miktarda CHP ve HDP oyu çıkacaktı... (Doğan Medya Grubu görüntülemediği için bilemiyoruz.)

Sandık başında arbede yaşanacaktı. (Doğan Medya Grubu yazmadığı için bunu da bilemiyoruz.)

Ne oldu?

Kedili, trafolu, “çöpten oy çıktı” tezviratıyla süslü yazılarınıza ne oldu?

Bir de, “Sandık her şey değildir” diye ortalıkta gezinen akademisyenleriniz vardı.

Nereye kayboldular?

Diktatör gizli planını devreye sokmuştu. Seçim sonuçları gelir gelmez bir mazarrat çıkarıp “seçimi iptal ediyorum” diyecekti. Bu iş için bir ekip kurmuştu. Paralel yapının trolleri bol keseden sallıyordu, siz de inanıyordunuz.

Kaç gün geçti, o plana ne olduğunu yazmadınız.

Erdoğan neye dayanarak seçimleri iptal edecekti?

Hangi anayasa maddesine, hangi yasaya, hangi yönetmeliğe?

İsmet Paşa, “Şartlar olgunlaşırsa darbe elbette meşru haktır” diyordu. “Acul” dostlarınız şartların olgunlaşmasını bile beklemiyordu. Şartların olgunlaşması diye bir şey yoktu. Bir yerde “otoriterleşme” varsa, darbe de olmalıydı... Joyce ve Faulkner çevirmiş Murat Belge böyle söylüyordu:“Hiç temenni etmem ama Erdoğan otoriterleşmesini sürdürürse 27 Mayıs benzeri bir darbe gündeme gelebilir...” 

Birikim Dergisi genel yayın yönetmeni Ömer Laçiner daha açık sözlüydü, üstadı Murat belge gibi takiyyeye dolanmadan “dan” diye lafı koyuyordu: “AK Parti yüzde 40’ın üzerinde oy alırsa, demokrasi dışı yollarla müdahale edilmelidir.”

Hani müdahale?

Tam da Ömer Laçiner’in zikrettiği oy oranına (yüze 41’e) ulaşıldı. Demokrasi dışı yollara tevessül edecek “birimlerinizi” niçin göremiyoruz ortalıkta?

Efendim?

Müdahaleye gerek kalmadı mı?

Bu iş pekâlâ sandıkla da mı olur?

Nasıl?

Bir CHP-MHP azınlık hükümeti kurulur. HDP dışarıdan destek verir. Önce yolsuzluk dosyaları raftan indirilir, sonra Erdoğan’a “derhal istifa et”baskısı yapılır... Yolsuzluk yapanlar Yüce Divan’a, savaş suçlusu Erdoğan Lahey’e gönderilir. AK Parti hakkında kapatma davası açılır. Yandaş yayın organlarına el konulur. Görevlerinden uzaklaştırılan hâkim, savcı ve polisler görevlerine iade edilir. Böylece, memlekete “demokrasi” gelir.

Bu mu?

Murat Belge’den mi alıyorsunuz bu akılları?

Daha yaratıcı bir fikriniz yok mu?

HAMİŞ:

Joyce ve Faulkner çevirmiş Murat Belge, memleketin selameti için HDP’nin “dışarıdan” destek vereceği bir “CHP-MHP azınlık hükümeti” kurulması gerektiğini öğütlüyordu.

Şahin Alpay da bunu istiyor...

Özgür Mumcu da bunu istiyor...

Fethullah Gülen’in müritleri de bunu istiyor...

İnanamayacaksınız ama “Gezi yiğidi” Sırrı Süreyya Önder de bunu istiyor...

Bu hükümete bir de isim lazım tabii.

İsim, Joyce ve Faulkner çevirmiş Murat Belge’den gelsin: “Yüce Divan Hükümeti...”

Nasıl?

Oldukça yaratıcı, değil mi?

Haa... Sırrı Süreyya Önder’in istediğini, elinin kanıyla sazın teline dokunup birbirinden yanık “sevda türküleri” okuyan Selahattin Demirtaş da istiyor.

Demirtaş, Murat Belge’den daha insaflı...

Hiç değilse güvence veriyor: “Korkmayın, asmayacağız. Sadece yargılayacağız...”