Bu musibetten çıkarılacak dersler

Uluslararası boyut da taşıdığı muhakkak olan siyasi bir operasyon yürütüyorsanız yaptığınızın toplum nezdinde meşruiyet bulması için gerçek amacınızı örtecek bir gerekçe tedarik etmeniz gerekir.

Herhalde bunun için “yolsuzlukla mücadele” kılıfından daha elverişlisi bulunamaz. Öyle ki normal bir insan ilk anda “bunun içinde bir bit yeniği var mıdır” diye düşünmeye bile gerek duymayabilir. Çünkü hırsızlığı ve hırsızları birazcık namusu ve vicdanı olan hiç kimse ne hoş görebilir ne de umursamazlık edebilir. Hele hele devlet imkânları kullanılarak yapılan hırsızlığı, yani kendilerine emanet edilen millet malını yağmalayanların alçaklığını sindirebilecek mide kolay kolay bulunamaz.

Dolayısıyla böyle bir konuda herhangi bir iddia, herhangi bir istifham, hatta en küçük bir karine varsa yapılması gereken suçlananları savunmak değil, meselenin aydınlatılmasına çalışmak olmalı. Demek ki niyeti ve hedefi birçoğumuzun malumu da olsa bugünkü operasyon karşısında iktidar kanadının takınabileceği en yanlış tavır suçlanan kişileri her şartta koruma ve savunma tavrı olur. Ancak kurunun yanında yaşın da yanmasına müsaade edilmesi ondan daha büyük yanlış olur. Bunu da gözden uzak tutmayalım. Bu türden operasyonların her zaman “bazı yaşları yakmak üzere kuruları ortaya sürme”yöntemini esas aldığını da unutmayalım.

Tabiatıyla bu operasyonun gerçek amacına dikkat çekmeye çalışanların yolsuzluğu savunmakla suçlanmaları da beklenmeyecek bir hamle değil. Onun için kamuoyu önünde şunu netleştirmek gerekir: Yolsuzluklara karşı başlatılmış görünen bir operasyonu eleştiriyor olmak yolsuzluğu savunuyor olmak değildir. Tıpkı yakın geçmişte Ergenekon operasyonlarının ekseninden koparılıp başka amaçların aracı olarak kullanılmasını eleştirmenin darbecilik demek olmadığı gibi...

Ama bunlar maalesef ince sınırlarla ayrılan konular olduğu için derdinizi dile getirmede sıkıntı çekmeniz mümkün. Önemli olan hassasiyetinizin “kurunun yanında yaşın da yanmasına” yönelik olduğunu anlatabilmek. Meramınızı bu şekilde anlatabilirseniz inandırıcılık probleminin aslında operasyonu gerçekleştiren tarafta olduğu daha net görülecektir zaten.

Evet, operasyoncu tarafın inandırıcılık problemi daha fazla. Çünkü elinizdeki dosyaları vakti gelince kullanmak üzere çekmecelerde saklıyorsanız, hassasiyetinizin yolsuzluklar konusunda olduğuna kimseyi inandıramazsınız.

Birbiriyle ilgisiz üç ayrı soruşturma dosyasını aynı gün sanki tek bir dosyaymış gibi piyasaya sürerseniz niyetinizin ne olduğu sorgulanır. Bu dosyalardan birini veya ikisini kamuoyu desteğini veya ilgisini çekmek için kullanıp Türkiye’nin milli çıkarlarıyla da ilgili olan bir başka konuyu bunların içinde halletmeye kalkışırsanız elbette birileri de gerçekte ne yapmaya çalıştığınızı sorar size.

Şunu da unutmamak gerekir: Hiç kimse devletten daha güçlü değildir. Hukuk düzeni hiç kimsenin babasının malı değildir. Millet iradesine karşı kurduğunuz tuzaklar er geç gelir kendi ayaklarınıza dolanır.

Diğer taraftan, bazı şerlerin hayırlara vesile olabileceğini unutmayalım. Belki de böyle bir musibet mesela siyasi tutumların konjonktürel değil, ilkesel olması gerektiğini anlamamıza vesile olur. Polisin veya yargının hoyratlıklarına karşı çıkmak için kendi başımıza bir iş gelmesini beklememeyi öğretir bize. Kimi dönemlerde polisin ve yargının hukuk dışı uygulamalarına dair şikâyetler dile getirildiğinde bazı devlet büyükleri çıkıp da “polis durup dururken kimseyi gözaltına almaz” gibi cevaplar vermezler bundan sonra.