Kinayeli bir soru deðil, düz bir soru bu. Recep Tayyip Erdoðan nasýl bir Cumhurbaþkaný? Bence bu soruya verdiðimiz cevap bize baþkanlýk sistemi tartýþmasýnda da yol gösterici olacaktýr.
Þuradan baþlayalým; “Erdoðan her þeyi kendi istediði gibi dizayn ediyor” hükmünün -velev ki öyle olsun- yüzde yüz eleþtiri konusu olabilecek bir husus olmadýðýný düþünüyorum.
Açayým: Cumhurbaþkaný Erdoðan siyaset sahnesine çýktýðý günden bu yana kendine has, fark yaratan, fark edilen ve yükselen bir grafikte baþarý gösteren ve bununla münasip teveccüh gören bir siyasi aktör oldu. Aslýnda yaptýðý çok da ahým þahým bir þey deðildi; sadece siyaset sanatýný iyi biliyordu ve siyaseti hiçbir güce rehin vermemek, siyaset üstünde halkýn reyi dýþýnda baþka bir gücün vesayetine izin vermemek gibi çok temel bir prensibe inanmýþtý.
Bir siyasi deha için ahým þahým bir þey deðil bu!
Siyaset yapacaksanýz bir iddianýz olacak ve o iddiayý savunacak bir de cesaretiniz...
Erdoðan figürü herkesin “ne yapsak ki” dediði yerde hýzla düþünüp karar verebilen ve “acaba o ne der” derdi hiç olmayan bir kiþilik. Siyasetinde ‘pragmatizm’ ile ‘baþ eðmezliði’ yan yana getirebilen çok nadir bulunan bir kumaþý var. Bence bunu en iyi fark edenler, Erdoðan’dan hiç hazzetmeyenler.
“Erdoðan her þeyi kendi istediði gibi dizayn ediyor” hükmüne gelince; önüne Türkiye’nin 90 yýllýk “müesses nizamýný” halka açmak gibi radikal bir hedef koyduðunu ve bunun için kefeni giyip yola çýktýðýný söyleyen bir kiþinin kendi siyasi hedeflerini gerçekleþtirmek istemesi kadar doðal ne olabilir?
Üstelik siyasetin en meþru enstrümaný olan halký ikna ederek bunu yapmaya çalýþýyorsa.
***
Gelelim “Erdoðan tarzý Cumhurbaþkanlýðý” meselesine...
Bilindiði gibi Erdoðan 10 Aðustos’taki Cumhurbaþkaný seçimlerine giderken halka nasýl bir Cumhurbaþkaný olacaðýný anlattý. Numara yapmadý. Seçim propagandasýnýn en çok konuþulan tarafý da buydu. “Ben teamüllere uyan bir cumhurbaþkaný olmayacaðým ama anayasanýn verdiði yetkilerin dýþýna da çýkmayacaðým” dedi.
Erdoðan’ýn bu söylemi ve vaadi onu HDP dýþýndaki bütün siyasi partilerin ve cemaatin dahil olduðu “çatý ittifaký” karþýsýnda 1. turda Cumhurbaþkaný yaptý.
Halk böylece öncekilerden farklý bir Cumhurbaþkaný isteðini de ortaya koymuþ oldu.
Hülasa; þimdilerde hararetle tartýþtýðýmýz baþkanlýk sistemi meselesi bugünün konusu deðil. Anlamadýðýmýz þey bu. Baþkanlýk sistemi aslýnda 2007’deki 367 garabetiyle içine düþtüðümüz krizin Türkiye’yi demirlediði bir liman. Kriz bir þekilde aþýldý ve Abdullah Gül Ak Parti’nin adayý olarak 11. Cumhurbaþkaný seçildi ama mevcut sistemde Cumhurbaþkanýna yüklenen “sembolik vesayet” rolü bir deðiþikliði gerektiriyordu.
Ayrýca 367 krizi yaþanmamýþ olsaydý da pekala cumhurbaþkanýný halkýn seçmesi ve baþkanlýk sistemine geçiþ Erdoðan’ýn meþru bir önerisi olarak gündeme gelebilirdi.
Nitekim, Cumhurbaþkanýný halkýn seçmesini, genel seçimlerin dört yýlda bir yapýlmasýný ve krizin kaynaðý olan toplantý yeter sayýsýnýn da 184 olmasýný öngören anayasa deðiþikliði paketi referanduma götürüldü ve halk yüzde 68.92 ile deðiþikliðe evet dedi.
CHP ve MHP bu maziyi, hatýrlamak istemediklerinden olacak, hiç mevzu etmiyorlar. Bugün böyle bir tartýþma konumuz varsa sebebi, muhalefetin her zamanki gibi siyasi sorumluluktan kaçarak ülkenin menfaatlerini partizan hýrslarýna feda eden tutumu.
Hülasa bugün tartýþmamýz gereken, baþkanlýk sistemi olsun mu olmasýn mý deðil. Mevcut ikili sistem bir yöne evrilmek zorunda. Nasýl bir baþkanlýk sistemi olsun, bunu tartýþmalýyýz.
Son söz: Erdoðan için “bu nasýl bir Cumhurbaþkaný” sorusunu soranlar, ona bir de ‘baþkan’ gözüyle baksýnlar.
Þimdi oldu, öyle deðil mi!