Cumhuriyet gazetesine konuþmuþ ve içini dökmüþ...
Okuduðunuzda “Ne munis, ne sevecen, ne hak sever bir insanmýþ” diyorsunuz ve gadredildiðini düþünüyorsunuz.
Eleman gülüyor oysa...
Kendisine yönelik güya “saldýrýlara” ve Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn öfke siyasetine gülüyormuþ... “Ben bütün bunlara gülüp geçiyorum” diyor.
Baþkalarýnýn hallerine güldüðüne, gülebildiðine göre, demek ki bir “olgunluktan” sesleniyor...
Böyle mi peki?
Bakalým:
Sözkonusu kiþi bir “kadýn...”
Dolayýsýyla, bu bilginin gerektirdiði azami dikkati göstermeli ve incitici olmamalýyýz. Mutlaka bir “rikkat”ten bakmalýyýz.
Bakmak istiyoruz ama bakamýyoruz.
Hanýmefendi böyle “baktýrtmýyor” bize.
Sizleri bilmiyorum ama ben bugüne kadar böyle mesnetsiz öfkeli, böylesine kaba ve böylesine “terbiyesiz” bir kadýn görmedim.
Bu ithamlarýmýn yanýnda “hanýmefendi” ifadesi biraz sakil (ve karikatür gibi) duruyor ama elden gelen bir þey yok...
Karþýmýzda bir hanýmefendi var çünkü... “Hanýmefendi” sýfatýnýn çaðrýþtýrdýðý olumlu (ve latif) niteliklerden uzak bir kiþilik sergilese de, son tahlilde bir “hanýmefendi”yle konuþuyoruz ve meseleyi neresinden tutacaðýmýzý bilemiyoruz.
Ýsmi, Canan Kaftancýoðlu...
Ýstanbul CHP Ýl Baþkaný...
Mütecaviz kiþiliðinin ödülü olarak, bir de, Kemal Kýlýçdaroðlu tarafýndan Parti Meclisi üyeliðine yükseltildi.
Muhtemel bir “Ýran-Türkiye” savaþýnda Ýran’dan yana saf tutacaðýný söyleyen Eren Erdem ve yine muhtemel bir “Suriye-Türkiye” savaþýnda “Banko Esad”cý olacaðýný müjdeleyen Sera Kadýgil’le oturup, CHP için “politikalar” belirleyecekler, CHP’ye istikamet tayin edecekler...
Hanýmefendi, Ýl Baþkaný seçildiði günlerde uðradýðý saldýrýlarýn dökümünü yapýyor ve “Ýþte bunlara gülüyorum” diyor.
Durum tam tersi oysa...
Ýl Baþkaný seçilince, hanýmefendinin “saldýrgan ve mütecaviz” kimliði ortaya çýkarýldý, “eylemleri” ve “tercihleri” hatýrlatýldý... Bu niteliklere sahip birinin Ýstanbul Ýl Baþkaný seçilmesindeki vahamete dikkat çekildi.
Hepsi bu...
Hanýmefendi “inanmýyor” ama baþkalarýnýn “inancýný” küçümseme hakkýný görebiliyor kendinde... “Ýnandýðýnýz Allah’ýnýz gibi” çirkin ve toplumu infiale sürükleyecek ifadeler kullanabiliyor.
Ýçi nefretle dolu...
Kendisine benzemeyen herkesten, özellikle inanç sahiplerinden nefret ediyor.
Dinden ve “din”den neþet etmiþ deðerlerden nefret ediyor.
Camiden nefret ediyor.
Ezandan nefret ediyor.
Farklý yaþam biçimlerinden nefret ediyor...
Bir çeyrek domuzu yedi dakikada mideye indirmekle övünen kocasýnýn “beslenme tercihleri” konusunda olabildiðince demokrat ama baþkalarýnýn yaþam biçimi söz konusu olunca birden militan bir muhalif kesiliyor ve “farklýlýklarý” nefretinin gerekçesi sayýyor.
Paylaþýmlarý, hep, bu nefret üzerine kurulu... Ve burada dile getirmekten imtina edeceðimiz galiz (ayýp, çirkin, pespaye ve çoðu zaman “seksist” diye nitelenebilecek “sorunlu”) ifadeler kullanýyor.
Bir hanýmefendiye yakýþmayacak ifadeler...
Ki, okuduðunuzda, “Bu ne biçim kadýn? Bu ne biçim anne? Neden bir hekimden yardým almýyor? Böyle kadýn olur mu?” diyorsunuz.
Siyasi görüþleri itibariyle de oldukça “sorunlu...”
PKK’ya toz kondurmuyor... Terörle mücadeleyi “faþizm” olarak deðerlendiriyor.
Ýkide bir Selahattin Demirtaþ’a selam yolluyor.
Fetullah’ýn darbesine de toz kondurmuyor.
Darbe gecesi okunan salalardan niçin rahatsýz olduðunu sosyal medya hesabýndan kendisi paylaþmýþtý. Darbecilere deðil, darbeyi bastýran halka þarlamýþtý, “Ýnandýðýnýz Allah’ýnýz gelsin de kurtarsýn” gibilerden laflar etmiþti.
Dahasý da var ama yer kalmadý...
Hanýmefendinin, kendisine yönelik eleþtirileri hangi sözcükle karþýladýðýný hatýrlatarak bitireyim, biraz da siz gülün. “Seviyesiz” diyor.
Bugüne kadar “seviye”nin kýyýsýndan bile geçmemiþ Canan Kaftancýoðlu “seviye” sözcüðünü aðzýna alabiliyor ve yüzü hiç kýzarmýyor!