Bu ne biçim maçtı yahu!..

Kaptan Emre Belözoğlu, (Henüz 10’uncu dakikada) rakibine arkadan ve bilerek tekme atıyor... Doğrudan kırmızı kart görme durumu varken, faul verdi diye hakemin üstüne öyle bir yürüyor ve yükleniyor ki; zaten sırf bu davranışı yüzünden atılacak noktaya geliyor. Abdülkadir Bitigin o kadar pişkin ki, gıkını çıkaramıyor.

Beklenmedik bir anda ve erkenden gol yedin diye, sinirlenmek senin doğal hakkın değil... Hadi sinirlisin diyelim, hakaret etme ve hakemi herkesin içinde küçük düşürme cüretinde bulunamazsın. Hakem, hakem olsaydı buna izin vermezdi. MHK’nın (Bitigen’e sustuğu, Emre’ye de kin kustuğu için) gereğini yapması lazım. Ama biliyorum ki, yaprak kıpırdamaz!

***

F.Bahçe’nin Castro’nun uzak şutundan yediği gol, kurtarılmayacak gibi değildi... Top uzun mesafeden gelirken çok sert ve çok hızlı değildi. Kaleci Altay, yanlış yer tutuşu ve teknik tabirle “İntikal Sürati”ni tam ayarlayamayışı yüzünden, hatalı gol yedi...

Sevinilecek şey; F.Bahçe’nin takım olarak, yediği şok golün ardından (Kaptanları gibi) sinirlenip moral çöküntüsüne girmemesiydi... Skorun altından kalkabilmek için, elini çabuk tutmayı seçtiler. Bu tarafı olumluydu,

Gerçi savunmada verdiği açıklar, başını derde sokmadı değil.  Göztepe, F.Bahçe’nin  (Biraz da kontrolsuzca) üzerine gelmesi sayesinde önemli fırsatlar, boş alanlar, rakip savunmada dengesizlikler buluyordu.

***

Devre biterken gelen beraberlik, maçın ikinci yarısına yönelik şok gelişmeleri işaret etmişti ama, bu kadarını da beklemiyorduk. Maç maç olmaktan çıktı, tuhaf bir şeye dönüştü. Penaltı-VAR komedisi tavan yaptı. Daha neler, neler? F.Bahçe bu hengameden doğrusu iyi sıyırdı!