Bu ne nefret, bu ne pespayelik…

Kelimeler kifayetsiz, ama susmaya da gönül razı değil. Göz göre göre söylenen yalanın, atılan iftiranın insanda yarattığı tahribatı tarif etmek gerçekten imkansız.

Hayret! Nasıl bu kadar nefret dolu olabiliyorlar, neden böylesi kötülükler peşindeler? Siyasi hırs, ideolojik tarafgirlik insanı bu denli pespayeleştirmek zorunda mı?

Siyaseti mümkün olduğunca fikirler düzeyinde tartışmaya gayret ediyorum, gündelik siyasi kavgaların peşine takılmanın pek de bir faydası olmadığını, hatta seviyeyi aşağı çektiğini düşünüyorum. Ama nefretin ve pespayeliğin, yalan ve üçkağıt siyasetine dönüştüğü yerde analiz nesneniz maalesef bunlar oluyor.

Sancaktepe Belediyesi başkanlık katında lüks Jakuzi olduğu iddiasıyla başlayan çamur at izi kalsın kampanyasından bahsediyorum.

"AK Parti'den CHP'ye geçen Sancaktepe Belediyesi Başkanlık katında lüks jakuzi olduğu ortaya çıktı" iddiası ve CHP medyasın ve trollerinin mal bulmuş mağribi gibi bu yalan haberi google'dan buldukları jakuzi fotoğraflarıyla paylaşma yarışına girmeleri CHP'de hiçbir şeyin değişmediğini bir kez daha göstermiş oldu.

Seçim kazanamadıklarında da kazandıklarında da yalanı, iftirayı, nefret kusmayı terk etmiyorlar.

Yalanlarının ortaya çıkmasından da utanmıyor, üstünü sıvarcasına yeni yalanlar söylüyorlar.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun siyasi iletişimcisi Necati Özkan'ın marifetiyle başlayan bu karalama kampanyası, aslında bize İmamoğlu'nun seçim kampanyasının mahiyeti hakkında da fikir veriyor.

2019'da İmamoğlu'nun ilk şovu, hasta bakım için kullanılanlar dahil hizmet araçlarını toplayım, sanki hepsi makam aracıymış gibi, israf yalanıyla algı yapmak olmuştu.

2024 seçimlerinde kazandıkları başarı az edeplenmelerine vesile olur zannediyorduk ki beteri oldu.

Önceki dönem Sancaktepe Belediye Başkanı Şeyma Dövücü "Göstersinler jakuziyi, neredeymiş?" diyerek meydan okuyunca bu sefer "6 bin metrekare başkanlık katı, banyolar, mutfaklar, dinlenme odaları böyle belediye mi olur?" diye üste çıkmaya çalıştılar. "Belediye değil saray yavrusu" demeyi de ihmal etmediler tabii.

Yeni başkan açıklama yapmak zorunda kaldı ve başkanlık katında jakuzi olmadığını söyledi. "Jakuzi yok ama jakuziden başka her şey var" diyerek o da belediyenin borç bilançosunu binaya astı; büyük marifetmiş gibi.

Belediyelerin borçlanma limitleri hukuken bellidir. Borcu olmak elbet iyi bir şey değildir ama çalışan belediyenin borcu olur. İSPARK gibi personel giderinden başka gideri olmayan, İstanbul'un kaldırımlarından para kazanan bir işletmeyi nasıl zarar ettirdikleri sorusuna cevap veremeyenlerin hangi yüzle bu işlere soyunduklarını sormak gerekir.

Ayrıca herkes biliyor ki kurumlara olan borçları bir yana İBB her dönem tüm borçlanma limitlerini sonuna kadar kullanıp borç alamaz duruma gelmektedir. Hatta bu sebeple kredi kullanamadığı için "engelleniyoruz" yalanına başvurmaktadır.

Madem Sancaktepe böyle bir akım başlattı, başta İBB olmak üzere tüm CHP'li belediyeler bu akıma uysun ve seçmene karşı şeffaflık örneği olarak borçlarını binalarına assınlar. Ardından da aynı tutumu AK Parti ve diğer partilerden talep etsinler.

Ama yapmazlar, çünkü yalan ve iftira siyasetinin kazandırdığını düşünüyorlar. 2024 seçim sonuçlarını tam yol ileri diye okudular.

Yalana devam, iftiraya devam, pespayeliğe devam...