Bu oyun oyun deðil

Baþbakan Erdoðan’ýn baþýndan sonuna dini muhtevasý son derece vurgulu olan ve tabii toplumun her kesimini kucaklamayý önceleyen konuþmasýnda, belki de açýk biçimde en net dýþlayýcýlýðý “Paralel yapý”ya karþý göstermesi ilginçtir. O sözler þöyledir:

“Paralel devlet yapýlanmasýna asla müsamaha göstermeyeceðiz. Ülkemizin baðýmsýzlýðýný hedef alan bu maþa örgütle en üst düzeyde mücadele etmeye devam edecek ve bu mücadeleden zerre kadar taviz vermeyeceðiz. Bu kirli yapýyý hukuk içinde tamamýyla ve hýzlýca tasfiye edeceðiz.”

Bu ifadeler, bütün dünyanýn dindarlýðýnda ittifak edeceði bir kiþinin dilinden, yüzde 50 artý 1 hesabýyla bir tek oyun önem taþýdýðý bir Çankaya sýnavý baþlangýcýnda, baþýndaki zatýn “Hoca” olarak kabul edildiði yine “dini bir topluluk” için söylendiðini düþünürsek, gerçekten ortada çok þaþýrtýcý bir durum olduðu sonucuna varýrýz. Belli ki, herkesin durduðu yerden, diðerinin dindarlýðýný sildiði ve baþka kategorileþtirmeleri devreye soktuðu bir durum söz konusudur.

Camia, Tayyip Erdoðan’ý dinlerken, Çankaya için Türkiye’nin en favori adayýnýn, sözlerini “Allah’a sýðýnarak baþlayýp bitirdiðini” ve bunun, þayet kendisi, böyle bir misyonun içinde ise hayati önem taþýdýðýný düþünmüþ müdür? Ve birilerinin içinden “Yahu biz ne yapýyoruz, ne ne için yabancýlaþtýk?” sorgulamasý geçmiþ midir?

Düþünüyorum da, acaba Tayyip Erdoðan’ý yaralayan þey nedir ki, Çankaya gibi zor bir yolculuða çýkarken dahi, iktidar süresinin önemli bir bölümünde “Ne istedilerse verdiði bir topluluk” ile böylesine bir kopuþun altýný çizme noktasýna gelmiþtir?

Camiaya bakýyorum, maðduriyet dilini seslendiriyorlar. “28 þubattan daha kötü” söylemi epey bir zamandýr gündemde. Ýdris Naim Þahin gibi tiplerin, Tayyip Erdoðan’la hangi sebepledir bilinmez, hesaplaþmasýný kendileri için savaþ malzemesine dönüþtürmeye çalýþýyorlar.

“28 Þubat’tan daha kötü”söylemi ile, Erdoðan ile dindarlarýn arasýnýn açýlabileceðini, diðer dini hizmet gruplarýnýn da ortak cepheye alýnabileceðini düþünüyor olmalýlar. Ama, bu konuþlanmanýn, diðer dini hizmet gruplarýnda bir karþýlýðý oluþmuyor ve Erdoðan, zemin kaybýna uðramýyor. Çünkü hiç kimse, Erdoðan’ýn, dini hizmet gruplarýna yönelik bir operasyonun içine girebileceðine ihtimal vermiyor. Bu defa Camia, diðer hizmet yapýlarýný, “Zulme destek olmak”la suçlayýp, kendisini biraz daha tecrid ediyor.

Þunu da belirtmek gerekiyor: Camianýn bir ön safta savaþanlarý var, bir, daha geri planda yýllar içinde yoðrulmuþ baðlýlarý var ve bir de, yapýnýn “dini alakasý”sebebiyle sempati duyan çevre var. Kaldý ki, diyelim Ramazan içindeyiz ve Camia çevresi de, her haliyle dini görünülürlük sergiliyor.

Ýki soru var:

Bir: Tayyip Erdoðan’ýn duygu dünyasýný allak - bullak eden þey nedir?

Ýki: Camianýn Tayyip Erdoðan’a savaþ açmasýnýn arkasýndaki gerçek saik nedir?

Açýk söyleyeyim: Ben Camia’nýn yolsuzluk vs üzerinden bir savaþ dili geliþtirmesinin son derece temelsiz ve üretilmiþ bir durum olduðu kanaatindeyim. Þunu söylüyorum: Ak Parti iktidarýnýn, adý yolsuzluk mudur nedir bilmem, ama geçmiþ yýllarda “en kural dýþý avantajlar”ý Camia’ya saðladýðýndan en küçük bir kuþkum yok.

Yosuzluk söylemi, Camia’nýn maalesef, kolayca suç üretme yöntemine daha çok denk düþüyor.

Bu kanaate varmak için çok basit bir gerekçem var: Camia’nýn tavrýna tepki olarak Camia medyasýndan ayrýlmamdan sonra üretilen yalanlar. Hatta daha Bugün’de yazarken küçük eleþtirilerim karþýsýnda gelen “Pirincin içindeki taþ” suçlamalarý... Ayrýldýktan sonra bilmem kaç bin dolara saf deðiþtirme, hatta MI6 ile irtibatlandýrma hayasýzlýklarý...

Acaba Tayyip Erdoðan’a ne yapýldý da, adamýn yüreðine oturdu?

Evinin ve ofisinin dinlenmesi, sonra Dýþiþleri Bakanlýðýnýn dinlenmesi, sonra TIR olaylarý, sonra ya da en baþta Hakan Fidan’a yönelik operasyon, sonra mut’a ve büyülenme safsatalarý, sonra, Soma’dan çýkarýlan “zulme karþý ilahi ikaz”  kehanetleri, sonra, sonra, sonra...

Tayyip Erdoðan’a “Neden?” diye soramýyorum. Çünkü, onu o duygulara iten çok sarsýcý þeyler bulunabileceði ihtimalini yok farzedemiyorum.

Bu oyun “Dindar” bir topluluðun oyunu olamaz, diyorum içimden. Akýl tutulmalarýný ibretle izliyorum. “Tayyip Erdoðan’ýn misyonu ile savaþmak için baþka oyunlar devreye girmiþ olmalý” düþüncesini reddedemiyorum.  

Dindarlýðýnýza sözüm yok, üstü çizilemez, ama bu oyun oyun deðil.