Finlandiya cephesinde ise oyun düzenlerini tamamen dýþ þut atýþlara göre planlamýþlardý. Bunda da haksýz sayýlmazlar. Çünkü iç sahada, boyalý alanda oynayabilecek bir oyuncularý yok.
Biz kendi silahlarýmýzý ve kendi düzenimizi koruyup, topu boyalý alandan uzunlarýmýza yani Ömer Aþýk, Semih, Oðuz Savaþ, Kerem Gönlüm gibi oyunculara geçirip sayý aramak yerine, Finlandiya gibi oynamaya baþladýk. Ne yazýk ki bunda da baþarýlý olamadýk. Çünkü dýþ atýþlarýmýzdaki yüzdemiz maç sonu itibariyle 22’de 4 gibi bir rakamdý.
Diðer bir taraftan da Milli Takýmýmýz’ý farklý bir bakýþ açýsýyla gözlemlediðimizde her ne kadar yetenekli, NBA kariyerli oyunculardan kurulmuþ da olsa bu oyuncularýn görev ve sorumluluklarý belirsizdi. 50 günden fazla süreyle kamp dönemi geçirmiþ bir takýmýn oyuncularýnýn daha bir organize olmasý gerekirdi.
Ayrýca oyun kurucu pozisyonunda sýkýntýlarýmýzýn olduðu bu maçta açýkça ortaya çýktý. Zaten hücum düzenimiz olarak demode bir basketbol oynuyoruz. Bir de bunun yanýna oyun kurucu sýkýntýsý eklenince seçilmemiþ atýþlar, kiþisel zorlamalar devreye giriyor. Bu da tabi ki Avrupa Þampiyonasý gibi bir ortamda takýmýn kolay sayý bulmasýný oldukça zorlaþtýrýyor.
Çoðu zaman Avrupa Þampiyonasý’nda sonuca gitmeye elveriþli olmayan bir savunma yapýyoruz. Bu da tabi ki iþleri daha da zorlaþtýrýyor. Çünkü bire birde olsun, yardým pozisyonlarýnda olsun herkes birbirinden katký bekliyor ki; bu olacak bir þey deðil. Çünkü oyuncularýn önce kendi görevlerini yapmalarý lazým.
Finlandiya grubun en zayýf takýmýydý. Böyle bir takýma kaybetmek grupta iþleri çok zorlaþtýrdý. Þimdi Ýtalya, Yunanistan ve Rusya’dan ikisini yenmemiz gerekecek diye düþünüyorum; tabi ki eðer baþka bir sürpriz olmazsa... Sonuçta gruptan iyi bir pozisyonla çýkmak önemli.