“Verirdim” ifadesini kullanýyorum zira bu Pazar oy kullanamayacaðým. Bir süredir resmi ikametgahým yurt dýþýnda gözüküyor, durum böyle olunca genel seçimlerde havaalanlarýnda oy kullanabiliyorum, Ýnþallah Aðustos ayýnda Cumhurbaþkanlýðý seçimleri için de oy kullanabileceðim ama yerel seçimlerde oy kullanmam teknik olarak olanaklý deðil.
Son on senedir her yerel ve genel seçimden önce hangi partiye, hangi adaya oy atacaðýmý hep deklare ettim, gerekçelerini anlattým, böyle bir tavrýn anlamlý da olduðunu sanýyorum ama bu tavrým nedeniyle çok aðýr eleþtiriler de aldýðýmý ifade edebilirim.
Kýsa bir özet de verebilirim, 2002 genel seçimlerinde AB sürecine katkýlarý nedeniyle Mesut Yýlmaz’a oy verdim, bu tarihten sonra yapýlan tüm yerel (2004, 2009) ve genel seçimlerde (2007, 2011) AK Parti’ye oy verdim, 2010 referandumunda da evet oyu verdim, “yetmez ama evet” pozisyonumun da doðru olduðunu düþünüyorum.
Bu Pazar oy kullanabilse idim kime oy verirdim?
Parti ya da lider ismi zikretmeden bundan sonra, buna bu Pazar da, Aðustos Cumhurbaþkanlýðý seçimleri de, 2015 genel seçimleri de ve Allah bize ömür, Türkiye’ye de demokrasi verir ise, sonraki seçimler de dahil, kime, hangi partiye oy vereceðimi aþaðýda özetleyeceðim.
1- “Bize göre demokrasi, bize göre hukuk devleti” asla demeyen, evrensel demokrasi ve hukuk devleti kavramlarýný Türkiye’de tüm kurum ve kurallarýyla yaþama geçirme iradesini çok açýk bir biçimde gösteren;
2- Türkiye’nin uzun vadede daha müreffeh, daha özgür, daha güvenli bir ülke olabilmesinin tek yolunun AB sürecinden ve AB’ye tam üyelikten geçtiðinin bilincinde olan ve bu doðrultuda da gerekli adýmlarý atmaktan çekinmeyen;
3- Laiklik konusunun devletin tüm vatandaþlara, tüm inançlara anayasal ve yasal bazda eþit durmaktan geçtiðinin bilincinde olan ve bu temel ilkeyi hayata geçirmek isteyen, bu hedefe yönelik olarak Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý konusunu tartýþmaktan ve bu kurumun anayasal yapýsýný deðiþtirmeyi tartýþmaya açmaktan çekinmeyen, tüm yurttaþlarýn kamusal alana dini tercihlerini yansýtabildiði bir yasal çerçeveyi hayata geçiren, din hizmetinin özünde bir sivil toplum meselesi olduðunu kabullenmiþ;
4- Kürt meselesinin çözümü konusunda güçlü irade gösteren, kürt meselesinin kalýcý çözümünün, ayný laiklik ilkesinde olduðu gibi, devletin tüm yurttaþlara etnik ve kültürel açýdan anayasal ve yasal bazda eþit mesafede durabilmesinden geçtiðini bilen ve bu doðrultuda adýmlar atan, bu adýmlarýn ilkinin de Anayasanýn 66. Maddesini (her vatandaþ türktür) kaldýrmak olduðunu bilen;
5- Türk Silahlý Kuvvetleri ve Genelkurmay Baþkanlýðý’ný eþit önemde baþka bürokratik birimlerle anayasal ve yasal bazda ayný statüde telakki eden, kamu hizmetleri arasýnda hiyerarþi olmasýna izin vermeyecek, ilk adýmda çift baþlý yargýyý (askeri yargý) kaldýracak, Genelkurmay Baþkanlýðý’ný MSB’ye baðlayacak, Milli Güvenlik Kurulu’nu anayasal olmayan bir danýþma organý statüsüne indirecek;
6- Siyasi Partiler Kanunu’nu kaldýracak, bir dernek yönetim hukuku çerçevesinde partilerin yönetilmesini savunacak, genel seçimlerde barajý en azýndan yüzde beþe düþürecek;
7- Tüm hukuk mevzuatýmýzdan, baþta anayasa olmak üzere, özel isim ve özel isimlerden türemiþ kelimeleri kaldýracak;
8- Ýki sene önce gündeme gelen ama bir nedenden kenara atýlan “Mali Kural” ilkesini anayasal bir kural haline getirecek;
9- Söylemlerinde “devlet aðzý” kullanmayan, her lafa, gerekli ya da gereksiz, Atatürk ya da Gazi Mustafa Kemal diye baþlamayacak;
10- Eðitim-ekonomik büyüme iliþkisini gerçekten iyi kavramýþ bir parti ve adaylara OYUMU VERECEÐÝM.
Bu listeyi, gerçek bir demokrasi ve hukuk devleti, büyüyen bir ekonomi için bu olmaz ise olmazlarý daha da uzatmak mümkün, on madde arz ettim, þimdilik burada duracaðým.