Siz buna “entelektüel tartýþma” mý dersiniz, “gelmiþ geçmiþ en büyük siyasi kavga” mý dersiniz, “pozisyon belirleme savaþý” mý dersiniz, bilmiyorum.
Bir kavga var ve kýran kýrana sürüyor...
Önce kavganýn taraflarýný hatýrlayalým:
Bir tarafta FETÖ’nün ne tehlikeli bir örgütlenme olduðunu önceden fark etmiþ olanlar var, diðer tarafta bu örgütü 17 Aralýk’tan sonra keþfetmiþ olanlar var.
Bir taraf, “Biz söylemiþtik” diyor.
Diðer taraf, “Geç fark ettik” diyor.
Ýki kesimin beyanýný da esas kabul etmek durumundayýz.
Mesela Hikmet Çetinkaya gibi yan unsurlar, “Ben önceden söylemiþtim... Hatta bu konuda kitaplar yazmýþtým... Tehlikeyi haber vermiþtim... Bunu yaptýðým için de hakkýmda davalar açýlmýþtý...” diyor.
Haklýdýr...
Çetinkaya, neredeyse iki yazýsýndan birinde Fetullah Gülen ve örgütlenmesini anlatýyordu, bazen haddi aþsa da “tehlike”nin büyüklüðüne dikkat çekiyordu.a
Kýlýçdaroðlu’nun böyle bir gündemi oldu mu, bilmiyorum.
Ergenekon ve Balyoz yargýlamalarýný eleþtirmek dýþýnda, doðrudan örgütü karþýsýna alan bir beyanýný hatýrlamýyorum. Ama pozisyonu gereði, onu da “örgütü önceden bilenler” listesine dahil ediyoruz.
Fakat mesele galiba þu:
FETÖ’nün ne tehlikeli bir örgütlenme olduðunu önceden bilenler ve ona göre pozisyon aldýðýný söyleyenler, örgüt açýk operasyonlara ve “darbe”ye yöneldikten sonra hangi pozisyonu temellük ettiler?
Mesela, Hikmet Çetinkaya niçin eleþtirilerine ara verdi?
Ki, 17/25 Aralýk’tan sonra manidar bir “suskunluða” bürünmüþtü.
Kemal Kýlýçdaroðlu niçin eleþtirilerini sürdürmedi?
Üstelik “kandýrýldýklarýný”, 17/25 Aralýk’tan sonra tehlikeye uyandýklarýný söyleyenlere göre daha “bilgili”, daha avantajlý bir konumdaydýlar.
Niçin sustular?
Dahasý, niçin örgütün operasyonlarýna destek verdiler?
Bu sorular, “Helsinki yurttaþý” Murat Belge için de geçerlidir.
Murat Belge, “kandýrýldýk” dilenlerin gerekçelerini ellerinden almak için þöyle bir deðerlendirme yapýyor: “Devlet yapýlanmasý içinde farklý bir hiyerarþinin disiplinine uyarak var olmak yasaya aykýrýdýr; adýna da ‘sýzmak’ denir. Ama bu kolay ele gelen bir ‘suç’deðildir. Fetullah Gülen’in düþüncelerini benimsemek, kendisini ermiþ saymak vb. baþlý baþýna suç deðildir.”
Hangi kafayla yazdý bu yazýyý bilmiyorum ama (umarým ayýk kafayla yazmýþtýr), tam da “bilmiyorduk, kandýrýldýk” diyenleri haklý çýkaran bir yazý.
Çünkü onlar da ayný þeyleri söylüyorlardý, “Fetullah Gülen’in düþüncelerini benimsemek, kendisini ermiþ saymak vb. baþlý baþýna suç deðildir” diyorlardý ve Hikmet Çetinkaya gibilerin salvolarýna karþý “kanaat hürriyetini” savunuyorlardý.
Hangi kafayla yazýya kalkýþtýðýný bilemediðimiz Murat Belge, iki satýr sonra, “Niçin þimdiye kadar giriþmediniz bu tasfiyeye?” diyenlerden bahisle, tehlikeye geç uyandýðýný söyleyenleri kendince köþeye sýkýþtýrmaya çalýþýyor.
Bir tasfiyeye giriþmediler...
Giriþemezlerdi...
Çünkü kanaat sahibi olmak, Fetullah Gülen’in düþüncelerini benimsemek suç deðildir... Bu yüzden giriþmediler...
Ne zaman giriþtiler peki?
Fetullah Gülen’in düþüncelerini benimseyenler açýk operasyonlara ve darbeye kalkýþtýktan sonra (yani “farklý bir hiyerarþinin disiplinine uyduklarý”anlaþýldýktan sonra) giriþtiler.
Hem “Niçin tasfiyeye giriþmediniz?” diye soracaksýn, hem de tasfiyeleri eleþtireceksin...
Bilmem ki, “pespayelik” dýþýnda hangi sýfatla tanýmlamak lazým bu yaklaþýmý?
Murat Belge pespayeliðe devam ediyor: “17 Aralýk’tan önce Gülenci hareketin ‘masum’olduðuna inanmamýzý gerektiren bir þey yok; 17 Aralýk’tan sonra Tayyip Erdoðan’ýn iddia ettiði türden ‘kriminal’eylemler içinde olduðuna inanmamýzý gerektiren bir neden olmadýðý gibi.”
Öyle ya, onca usulsüz dinleme, onca tape, onca illegal kayýt, onca kumpas, onca cinayet uzaylýlarýn eseriydi... 15 Temmuz diye bir þey de yaþanmadý, Cumhurbaþkaný’na suikast timleri gönderilmedi, Meclis bombalanmadý, 248 insanýmýz katledilmedi...
Baþlýkta “pespayelik” nitelemesini kullanmýþtým.
Deðiþtiriyorum: Rezillik...
Düpedüz rezillik...
Ne yazýk ki, rezilliðin “entelektüel imalat” muamelesi gördüðü bir ülkede, imalat sahipleriyle ayný havayý soluyarak yaþýyoruz!