Bu profesörün derdi ne?

Liberal büyüğümüz Mehmet Altan , sonunda yazacak bir mecra buldu. Bundan böyle, her hafta, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden yayın yapan “360”adlı haber sitesinde yazacak.

Niye mi bu site?

Bir şeyi protesto etmek içinmiş...

Türkiye’de “yazacak alan”  bırakılmamış.

Kendisi öyle söylüyor... “Türkiye’nin de medyanın da bugün geldiği durumdan büyük rahatsızlık duyuyorum” diyor, “Yazılacak yer bırakılmaması nedeniyle ben de nazire olsun diye yavru vatanda yazmaya başladım.”

İlk yazısını yazıp göndermiş...

Hep birlikte okuduk...

Klasik Mehmet Altan yazılarından biri...

Güzel de bir yazı.

Bu “güzel yazı”yı birazdan inceleyeceğiz ama daha önce bir şeyi açıklığa kavuşturmamız gerekiyor:

Mehmet Altan gerçekten de Türkiye’de yazacak mecra bulamıyor mu?

Şu an savunduğu görüşlere paralel yayın yapan mebzul miktar gazete ve site var. Kimse ona, “Gel burada yaz” demedi mi? Ya da, “yazmak istiyorum” dediğinde, hangi mevkute ya da site tarafından geri çevrildi?

Ya da şöyle soralım:

Mehmet Altan, kendisiyle yakın görüşleri savunan hangi gazete ve site tarafından geri çevrilebilir?

Bir ara Taraf gazetesinde şöyle bir görünüp kaybolmuştu.

Devam edemez miydi?

Bu gazeteyi yakın zamana kadar ağabeyi Ahmet Altan yönetiyordu. Star’dan gönderildikten sonra Taraf’la el sıkışamaz mıydı? Davet mi bekliyordu? Davet edilmişti de, şartları mı yeterli bulmamıştı? Ne olmuştu?

Mehmet Altan önemli bir isim...

Liberalizmin bayraktarlığını yapıyor ve etkili bir kalemi var.

Niçin kamuoyunu görüşlerinden mahrum ediyor?

İlle de “çok uygun şartlar” mı sağlanmalı, yazması için?

Daha sert, daha katı, hatta daha acımasız muhalefet yapan yazarlar kendilerine “yazacak alan” bulabiliyorlar da, Mehmet Altan mı bulamıyor?

Emin Çölaşan, Nuray Mert, Mustafa Mutlu, Doğu Perinçek, Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Can Dündar, Ece Temelkuran yazabiliyor da, Mehmet Altan mı yazamıyor?

Neşe Düzel, “Buyurun Mehmet Bey, Taraf gazetesi size açık”dese, buna hangi Başbakan, hangi bakan, hangi milletvekili, hangi yandaş yazar mani olabilir?

Mehmet Altan şunu dese haklı olacak: “Türkiye’de bol maaşla yazacak alan kalmadı. En azından ben böyle bir alan bulamıyorum...”

Bunu demiyor... “Nazire olsun” diye Kıbrıs’lara kaçıyor.

Hayırlısı olsun diyelim ve “ilk yazı”sında neler söylemiş, ona bakalım.

İlk paragrafı okuyoruz: “Benim için geçen haftanın en muhteşem ve Türkiye açısından en umut verici gelişmesi, tüm orta okulları İmam Hatip’e çevirmek ve yepyeni bir çağda yaşayacak olan minnacık çocuklara sadece Kuran-ı Kerim ile Hz. Muhammed’in hayatını öğretmek isteyen Başbakan Erdoğan’ın ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın kimi partizan bürokratlarının bütün çabalarına rağmen en çok seçilen seçmeli derslerin matematik uygulamaları ile yabancı dil olması oldu...”

Devamında, Erdoğan’ı “Kemalist” olmakla suçluyor.

Özetle diyor ki, “Biz Mustafa Kemal’in Kemalizm’iyle, Erdoğan’ın Kemalizm’i arasında seçim yapmaya mecbur muyuz? Üçüncü bir yol yok mu?”

Üçüncü yolu bilmem de, dördüncü bir yol var.

Biz Mehmet Altan’ın bayat yazılarını tekrar tekrar okumaya mecbur muyuz?

Bu yazı, daha önce Taraf gazetesinde yayınlanmıştı. (Bir yıl kadar önce...) Başka bir sürü site tarafından da alıntılanmıştı.

Mehmet Altan, herhangi bir editoryal süzgeçten geçirmeden, “olduğu gibi” Kıbrıs’taki siteye yollamış. Başlığı değiştirme zahmetine bile katlanmamış.

Hadi bunu yapsın da...

Koskoca profesör bir de yalan yazıyor. Hiç utanmıyor.

Minnacık çocuklara “sadece”Kuran-ı Kerim ile Hz. Muhammed’in hayatı öğretilmiyor. Bunlar, adı üstünde, “seçmeli dersler” ve ortada “Kemalist” bir dayatma yok.

İsteyen bu dersleri seçer, isteyen başka dersleri seçer

Ayrıca, seçmeli Kuran-ı Kerim ve Siyer dersleri Profesör Mehmet Altan’ı niçin rahatsız ediyor?

“Yepyeni çağda” Kuran’a ve Siyer’e ihtiyaç yok mu?

Minnacık çocukların bu dersleri seçme hakkı yok mu?

Profesörün derdi ne?

Nitekim çoğunluk, “matematik uygulamaları” ve “yabancı dil”  derslerini seçmiş.

Kimse de, “Niçin öteki dersleri seçmiyorsunuz?” dememiş.

Mehmet Altan’ın belli ki, okurlarına saygısı yok.

Daha da vahimi, kendisine saygısı yok.

Madem kurtlarını dökecek uygun bir mecra buldu, haftaya da bir “cami” ve “kışla” yazısı bekliyoruz. Arşivde bolca var.

Hatta kendisi zahmet etmesin, ben uygun birini seçip yollarım siteye...