Kurultaya gidin filan demiyorum... Ne haliniz varsa görün. Kaldý ki, “kurultay” dediðimizde adamýnýz Mehmet Bekaroðlu üzerimize sýçrýyor, “müptezel” filan diyor.
Bu iþi zaten yapýyorsunuz.
Ha babam kurultay topluyorsunuz...
Deniz gidiyor Kemal geliyor.
Bir þey deðiþmiyor.
Kemal gidince Muharrem gelecek... Yine bir þey deðiþmeyecek.
Belki Kemal’le birlikte Mehmet Bekaroðlu denilen “pis aðýzlý” elaman da gidecektir.
Mutlaka gidecektir... Zaten bütün hýrçýnlýðýnýn nedeni, tamah ettiði düz milletvekilliðinin elinden alýnacak olmasý deðil mi?
Bir zamanlar ne güzel “Ýslam devrimi” yapacaktý, “kefere” diye hakaret ettiklerine karþý “devrim bayraðýný” yükseltecekti... Açýða düþtü... Bir daha milletvekili olamayacaðým diye ödü kopuyor.
Þimdi, CHP’yi kurtaracak “sihirli formülü” sunuyorum.
Daha doðrusu, bir ev ödevi salýk veriyorum.
Partinizin kurulduðu döneme, hangi þartlarda kurulduðuna, hangi misyonla devreye sokulduðuna bakacaksýnýz ve “kýyaslamalý olarak” ilk iki dönemi (Atatürk ve Ýsmet Ýnönü dönemini) teþrih masasýna yatýracaksýnýz.
Bu iki dönem arasýndaki nüansý kavrayabilirseniz, “yeni dönemde CHP nasýl olmalýdýr?” sorusuna daha akýlcý ve saðlýklý karþýlýklar bulabilirsiniz.
Bu iþ için de biraz okumak, hýfzetmek, tarih bilgisiyle donanmak gerekiyor tabii... “Müptezel” diye saða-sola hakaret etmekle olmuyor.
Baþlayalým:
Ýlk dönem CHP’si idealizmlerin CHP’siydi ve ülkeyi Batý’ya taþýmak gibi bir misyonla yala çýkmýþtý. Bunda baþarýlý olduðu söylenebilir.
Ýkinci dönem CHP’si, görünüþte Batý’cý ve çaðdaþtý ama birinci adamýn (Atatürk’ün) idealizmini “dondurmaktan” öte bir iþ yapmadý.
Rahmetli Attila Ýlhan bütün kötülükleri Ýsmet Paþa’ya fatura ederdi.
Ben de öyle yapýyorum.
Ýyi mi yapýyorum?
Beni Attila Ýlhan’vari bir tutum benimsemeye iten þey, bir dönemi kullanarak bir baþka dönemi aklamak deðil... Maksadým, nüanslara dikkat çekmek... “Birinci adam” ve “ikinci adam” arasýndaki yaklaþým farkýnýn altýný çizmek…
Birinci adam (her þeye raðmen) meþruiyetçiydi.
Ýkincisi deðildi.
Birinci adam en sýkýþýk zamanda bile “millet iradesi” diyordu. Hatta görece demokrat bile sayýlabilirdi. En azýndan, “Serbest Cumhuriyet Fýrkasý” gibi iyi niyetli bir giriþimin sahibiydi.
Ýkincisi korporatistti.
Birinci adam kökeni Sümer ve Hititlere dayanan, Anadolu topraklarýyla ve bu topraklardan türeyen kültürle harmanlanmýþ bir ulus yaratmayý öngörüyordu. Baþaramamýþtýr, ayrý...
Ýkincisi, “Yunan/Latin” kültür deðerlerine baðlý devþirme bir topluluk oluþturmaya çalýþýyordu...
Birinci adam “kýsmi liberalizm” diyebileceðimiz bir iktisadi modeli benimsemiþti ve 30’larýn sonuna doðru Ýktisat Vekili Celal Bayar eliyle bunu uygulamaya koymuþtu.
Ýkincisi ölümüne devletçiydi; “yarý karma” kavramýna bile tahammül edemiyordu... Ýktisadi kalkýnmayý ise, “Sovyetler Birliði”nin “kolhoz” ve “sovhoz” adý verilen kadük uygulamalarýndan ibaret görüyordu.
Birinci adama göre çaðdaþlýk, kültürde ve bilimde “muasýr medeniyet seviyesi”ni yakalamaktý.
Ýkincisine göre çaðdaþlaþmanýn “olmazsa olmaz” þartý birtakým uyduruk Grek filozoflarýný özümsemek, gariban köy çocuklarýna mandolinle Mozart çaldýrmaktý... “Köy Enstitüleri” ve “Halkevleri”, bir dönem, bu amaca hizmet etmiþlerdir.
Birinci adam daha rasyoneldi; kültürel kalkýnmayla birlikte sýnai kalkýnmaya da önem veriyordu.
Ýkincisi salt “ilerlemeci”ydi ve kalkýnmanýn “kültürel dönüþüm”le (bir tür “yabancýlaþma” programýyla) mümkün olabileceðini savunuyordu.
Uzatýlabilir ama þimdilik kifayet eder...
Bir kez daha altýný çiziyorum:
Kurultayla vakit kaybetmenize gerek yok.
Ýlk iki dönem arasýndaki yaklaþým farkýný inceleyin ve halký kazanacak yeni bir “kalkýnma retoriði” üretin; toplumun önüne somut hedefler koyun.
Mehmet Bekaroðlu gibi “yetersiz” ve “terbiyesiz” adamlarý da partiden uzak tutun.
Kurtulacaksýnýz!