Eski mutlu, Kemalist, aydýnlanmacý, çaðdaþ, müreffeh Türkiye ne þahaneydi.
Bir taraftan “Niçin Avrupa Birliði’ne, Batý’ya, Batýlý deðerlere, çaðdaþlýða karþýsýnýz, niçin AB’nin bir Hýristiyan kulübü olduðunu söylüyorsunuz?” diyorlardý ve basýyorlardý darbeyi, sopayý, iþkenceyi, faili meçhulü...
Bir taraftan, “Ne bu Avrupa Birliði merakýnýz? Býrakýn þu Kopenhag kriterlerini. Siz ülkemizi Batý’ya peþkeþ mi çekeceksiniz? Mustafa Kemal Atatürk’ün tam baðýmsýz, baðlantýsýz ülke kriteri yetmiyor mu?” diyorlardý ve yine basýyorlardý darbeyi, sopayý, iþkenceyi, faili meçhulü...
Ýki tutum da, devlet politikasýydý.
Hem bir “devlet politikasý” olarak itildiðimiz “Avrupa Birliði sürecine” inanmamýz ve çaðdaþ Batýlý deðerlere biat etmemiz isteniyordu, hem de bizzat devlet eliyle oluþturulmuþ Avrupa Birliði illüzyonuna karþý “üçüncü dünyacý” Kemalist barikatlara intisap etmemiz bekleniyordu.
Rahmetli Necmettin Erbakan, bir tarihte, yani Baþbakan olmadan çok çok önce, “Avrupa Birliði Hýristiyan kulübüdür” diye bir laf etmiþti.
Bu laf yüzünden kýyameti kopardýlar, yýllarca “Demek sen çaðdaþ batýlý deðerlere karþýsýn, ha!” diye baský uyguladýlar adamcaðýza.
Hatta, Batýlý deðerlere yüz çevirmesin, ülkemizi çaðdaþ dünyadan koparmasýn diye (Hasan Cemal’ler eliyle) mütemadiyen asker sopasý gösterdiler... 28 Þubat gelince o sopayý indirdiler.
Erbakan iktidardan uzaklaþtýrýldý.
Partisi kapatýldý.
Kapatýlan partinin yerine yenisi kuruldu.
Bu parti (yani Fazilet Partisi), programýna beklenmedik bir biçimde “Avrupa Birliði hedefi”ni koydu; demokrasiyi, hukuk devletini ve AB standartlarýný savunmaya baþladý.
Fazilet Partisi’nden kopanlarýn kurduðu AK Parti de, ayný þekilde, hem programýna “Avrupa Birliði hedefi”ni koydu, hem de demokrasiyi, hukuk devletini ve “AB standartlarýný” savunmaya baþladý ve beklenmedik (aslýnda beklendik) bir biçimde iktidara geldi.
Sonra ne mi oldu?
Batýlý deðerlerin bayraktarlýðýný yapan ve AB standartlarýndan sapmayý “darbe nedeni” sayan kesim (bürokratik oligarþi ve çaðdaþ aydýnlanmacýlarýmýz), fikir ve ahlak deðiþtirip, “AB karþýtý” bir pozisyona geçiverdi.
Neler söylemiyorlardý ki? Erbakan, partisi kapatýldýðý için, bir Hýristiyan mahkemesi olan AÝHM’e gitmiþ. Bu dinciler, ülkemizi Batýya peþkeþ çekecekmiþ. Her mahallede kilise açýlýyormuþ. Mayýndan temizlenen araziler yok pahasýna Ýsrail’e satýlýyormuþ. BOP Eþbaþkaný Erdoðan ülkeyi Avrupa Birliði’ne ve Amerika’ya tapulamaya çalýþýyormuþ. “Sarý saçlým, mavi gözlüm” neredeymiþ? Ülkeyi yeniden “devrim rotasýna” sokan Perinçek’ler, Þener Eruygur’lar, Çetin Doðan’lar haksýz mýymýþ?
Eski mutlu, Kemalist, aydýnlanmacý, çaðdaþ, müreffeh Türkiye deðiþti, egemenler konumlarýný kaybetti. Her duruma uyarlanabilir bereketli Avrupa Birliði malzemesi de, “malzeme” deðerini kaybetti.
Erbakan’da nakýsa gördükleri þeyin aynýný kaç yýldýr Ýngiltere eski Dýþiþleri Bakaný Jack Straw söylüyor ama ilerlemeci Batýcýlarýmýz oralý deðil.
Ne diyordu Straw? “Bu açýkça ifade edilen bir söylem deðil ama Türkiye’nin AB sürecinin týkanmasý Türkiye’nin Müslüman bir ülke olmasýyla ilgiliydi. Bulgaristan ve Romanya da tüm kriterleri karþýlayamadý ama AB’ye alýndýlar. Türkiye’ye farklý davranýlýyor, bunu itiraf etmek lazým...”
Straw’un söylediklerine keþke Ýngiltere Baþbakaný Cameron da kulak verse, “Biz Batýlýlar ne aþaðýlýk yalancýlarýz... Türkiye’ye farklý muamele uyguladýðýmýzý itiraf edeceðimize, 3 bin yýlýndan önce üye olamazsýnýz diyerek müstakbel ortaðýmýzý suçluyoruz. Bizim üyelikten çýkmaya çabaladýðýmýz þu çürümüþ yapýya, sýrf Müslüman diye baþkalarýný dâhil etmeme anlayýþý, nasýl bir anlayýþtýr? Bizim ipimizle kuyuya inilmez. Hiç delikanlý deðiliz!” dese ve ilerlemeci Batýcýlarýmýzý “aptal” konumundan kurtarsa...
Bu rezil “AB tiyatrosu” da bir an önce bitse!