Bu þahýsla MÝT ilgilensin!

Dün, Doðan Satmýþ’ýn ifadelerinden yola çýkarak, “gazeteci” etiketi altýnda yaþayan Can Dündar’ýn birtakým çevrelerle iliþkili olduðu/olabileceði tahmininde bulunmuþtum.

Nezaketen “tahmin” diyorum.

Çünkü “tahmin”i de aþan bilgiler var ortada ve Can Dündar’ýn baðlantýlarý eke kemiðe bürünmüþ olarak karþýmýzda duruyor.

Hayatýnda bir tek politik eyleme katýlmamýþ, riskli alanlardan hep uzak durmuþ Can Dündar’ýn, ucunda “tutukluluk” olduðunu bile bile, “devletin gizliliðini” ilgilendiren bilgileri faþ etmesi, daha doðrusu faþ etme konusundaki cesareti, bir tek þeyle açýklanabilir: “Baðlantýlarý...”

Baðlantýlarýna çok güveniyor ve günü geldiðinde hakkýndaki davanýn düþeceðine inanýyor. Ya da “inandýrýlmýþ...”

Demek ki darbe baþarýlý olsaydý, Can Dündar’ýn beklentileri gerçekleþecekti.

Bu cümleden olarak, Can Dündar meselesine, “mesleki bir mesele” olarak bakamayýz.

Bir “milli güvenlik sorunuyla” karþý karþýyayýz.

Daha önce de yazmýþtým, “Bu yalancýyla artýk MÝT ilgilenmelidir” diye:

Evet, bu zatla, bundan sonra gazeteciler ve meslek kuruluþlarý deðil, doðrudan MÝT ilgilenmelidir.

Devletin güvenliðini tehdit eden kiþilere uygulanan muamele neyse, “gazeteci” olduðunu öne süren bu zata da ayný muamele uygulanmalýdýr. Diplomatik yollarla mý olur, gizli servis operasyonuyla mý olur, mutlaka derdest edilip Türkiye’ye getirilmeli, adalete teslim edilmelidir.

Bir de suikast giriþimi...

Bu konu da mutlaka açýða çýkarýlmalýdýr.

Ki, suikast giriþimi, Can Dündar’ýn niçin bir milli güvenlik sorunu sayýlmasý gerektiðini belgeleyen bir “düzeneðe” iþaret ediyordu.

Hatýrlayalým: Saldýrgan, tabancasýyla hamle ederken, birileri koluna yapýþýyor. Saldýrýya maruz kalan þahýs da (yani Can Dündar da), karýsýný ve kariyerini (!) orta yerde býrakarak kaçýyor, ileride bekleyen bir meslektaþýnýn arkasýna saklanýyor. Ola ki, suikast tiyatrosunda iþler karýþýr, kurþun yanlýþlýkla seker... Kendisi vurulacaðýna, meslektaþý vurulsun... 

Bu arada Can Dündar’ýn “kahraman” karýsýný görüyoruz: Bir taraftan saldýrganý zapt etmeye çalýþýrken, diðer taraftan cep telefonuyla “görüntü” alýyor. Tam tiyatro!

Bu tiyatrodan maksat, bir “tanýklýk” elde etmekti.

Nitekim elde edilen tanýklýkla mahkemeye gidildi.

Can Dündar’ýn avukatý Bülent Utku, mahkeme baþkanýna, sanýða iki soru sormak istediðini söyledi.

Ýlk soru þuydu: “Can Dündar’ýn yazýlarýndan etkilendiðinizi söylüyorsunuz. Bu eylemi yapmak için hangi yazýsýndan etkilendiniz?”

Beklenen cevap þu þekilde geldi: “28 Þubat davasý sonrasý devletin gizli belgelerini yurt dýþýnda yayýnlamasý, Türkiye’nin sorunlarýný yabancýlara anlatmasý...”

Ýkinci soruya geçildi: “Dündar’a bu eylemi yaparken devlet büyüklerinin televizyon kanallarýnda Dündar hakkýndaki casusluk iddiasý sizi etkiledi mi?”

Bu sorunun cevabý “Evet, tabi ki...” olacaktý.

Nitekim sanýk “beklenen” cevabý verdi: “Evet, tabii ki...”

Bakar mýsýnýz kötü tiyatroya ve kötü aktörlüðe! Saldýrgan, Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn beyanlarýndan etkilenerek (yani Erdoðan’ýn hedef göstermesiyle) Can Dündar’ý öldürmeye kalkýþýyor ama sonradan (niyeyse) vazgeçiyor.

Niye acaba?

Ýþbu “çakma suikast” henüz aydýnlatýlmadý.

Fail (saldýrgan) yakalandý ama olay gizemini koruyor.

Diyorum ki, iþin içinde “yabancý bir el” olabilir mi?

Ýstinyetaraflarýndan bir yerlerden “aktör desteði” alýnmýþ olabilir mi?

Bildiðim bir þey yok.

Sadece sordum!