Bilge genel baþkanýmýz ve baþbakanýmýz Ahmet Davutoðlu’nu eminim ki ekranlarý baþýnda dinleyenler “iþte bu!” demiþlerdir.
Türkiye’yi 2023’e taþýyacak güçlü vizyoner bir programatik ancak bu kadar baþarýlý bir sunumla takdim edilebilirdi.
Davutoðlu konuþurken metne bakma gereði bile duymuyor. Çünkü o yeni ve güçlü Türkiye’yi inþa edecek programatikteki önerilerin tümünü içselleþtirmiþ. En önemlisi de her ayrýntýsýnýn nasýl hayata geçirilebileceðini bilen bir özgüvenle konuþuyor.
Davutoðlu’nun sunumdaki duruþu en az programatik kadar heyecan verici. Türkiye’nin AK kadrolarla emin ellerde olduðu algýsý Davutoðlu’nun sunumuyla perçinleniyor. Dinlerken gurur duyduðumu belirtmeliyim…
***
Türkiye’nin her alandaki deðiþimine öncülük eden AK Parti artýk bu deðiþimi taçlandýrmak istiyor. Seçim beyannamesi kuru vaatlerden ibaret deðil. Gerçekleþtirilmesi imkansýz vaatlerden oluþmuyor. Seçim beyannamesi günü kurtarmak için de kaleme alýnmýþ deðil.
AK Partimizin seçim beyannamesi Türkiye’yi güçlü ve saygýn yarýnlara taþýmak için özenle ve dikkatle hazýrlanmýþ bir manifesto niteliðinde. Toplumsal bütün kesimlerin geleceði düþünülmüþ. Gençlikten tutunuz da emeklilere kadar… Seçim beyannamesini þu þekilde özetlemek mümkün:
- “Özgürlükçü ve demokratik bir Anayasayla taçlandýrýlmýþ saygýn bir yeni Türkiye”
- “Güçlü bir ekonomi”
- “Herkese daha fazla refah”
- “Herkes için daha fazla özgürlük”
- “Toplumsal barýþ ve huzur”
Bu beyannamede yer alan ekonomik vaatler, Türkiye’nin þimdiki imkanlarý göz önünde bulundurularak hazýrlanmýþ elbette. Bu þu anlama gelmiyor: Emekliler veya baþka toplumsal kesimler için yeni imkanlar sunulmayacak! Türkiye zenginleþtikçe elbette bu pasta adaletli bir biçimde her kesime daðýtýlacaktýr. Hem adalet, hem kalkýnma bir arada olacak… Bu beyanname, Türkiye’yi siyasal istikrarsýzlýk girdabýna düþürerek Suriye’ye, ekonomik çöküntüye uðratarak Yunanistan’a dönüþtürmek isteyen dýþ ve iç çevrelerin oyunlarýný 1 Kasým’da “güçlü ve demokratik bir iktidar”la bozacak bir güce ve sinerjiye sahip.
Kendi adýma hiç kuþku duymuyorum: Bu beyannameden tek baþýna iktidar çýkar.
Hayýrlý olsun þimdiden.
Algý terörü karþýsýnda dik durmak
AK Parti’ye ve AK Parti kadrolarýna karþý tam bir “algý terörü” yürütülüyor. Bu “algý operasyonu”ndan AK Parti hareketinin lideri Cumhurbaþkaný Erdoðan baþta olmak üzere Baþbakanýmýz ve her birimiz çeþitli düzeylerde nasibimizi alýyoruz. Sözlerimiz ya çarpýtýlýyor, ya yalan-yanlýþ kýlýflara büründürülerek servis ediliyor. Ve/ya da hiç söylemediðimiz sözler söylemiþimiz gibi yansýtýlarak olduðumuzdan farklý gösteriliyoruz. “Baðýmsýz Kürdistan için silah kullanabilirsiniz….” dediðimi ileri sürmek gibi mesela…
Burada dikkat çekmek istediðim husus þu: Bu algý operatörleri o kadar baþarýlýlar ki bizim mahalleyi de bir aþamadan sonra savunma psikolojisine, dahasý ve en fenasý özür dileme yarýþýna sokabiliyorlar. Beni asýl üzen de bu… Adam kalkmýþ Cumhurbaþkanýmýzý “yalancýlýkla” suçluyor! Hiç kimseden ses yok! Bu mu yani? O adamýn gazetelerinde ve televizyonlarýnda sabah akþam “Katil Erdoðan!” naralarý atýlabiliyor. “Savaþý Erdoðan baþlattý. Akan kandan Erdoðan sorumludur!” diyen yazýlarýn haddi hesabý yok. Sabah akþam küfürler, hakaretler ve tehditler savuruyorlar.
Ertuðrul Özkök býrakýn Türkiye’de akan kanlarýn, Ortadoðu’da akan kanlarýn dahi asýl sorumlusunun Erdoðan olduðunu edepsiz bir dille yazabiliyor… Çýkýp cevap vermeyecek miyiz yani? “Sonun Menderes gibi olacak!” biçiminde her Allah’ýn günü tehditler yaðdýrýyorlar… Karþýlýk vermeyecek miyiz yani? Ahmet Hakan, Latif Doðan kardeþimizin üstüne “Þerefsiz, alçak!” gibi küfürleri boca ediyor ve bir hafta sonra Latif kardeþimiz dövülüyor. Nedense hiç kimse bu bozuk aðza laf etmiyor, bu dövülme olayýný A. Hakan’a baðlamýyor. Ama biz kalkýp Hürriyet’in Cumhurbaþkanýmýza hakaret eden sahibine bir çift laf edince kýyametler kopuyor.
Akabinde A. Hakan dövülünce azmettirici ve müsebbip olarak ilan ediliyoruz çarþaf çarþaf… Peki biz kime hedef gösteriliyoruz? Fotoðraflarýmýzýn çirkin ifadeler eþliðinde yayýnlanmasý tehdit veya hedef gösterme deðil de nedir? Tehdit edilen biz, hakarete uðrayan biz, hedef gösterilen biz, ama kendimizi savunduðumuzda da lince tabi tutulan biz… E, pes yani!
Benimkisi sorunlu bir benzetme olabilir ama özünde tehdit içermeyen, demokratik had bildiriminde bulunan sert ve þoke edici bir eleþtiridir. Þiddetin her türüne her zaman karþý çýkmýþ insanlarýz biz. O algý teröristlerinin ve paralel çakallarýn bizi niye hedef tahtasýna oturttuklarýný çok iyi biliyoruz. Onlardan yana þekvacý deðiliz elbette. Bir tek dostun gülü yaralýyor bizi, bilesiniz…
Aydýn Doðan’a ve paralel çeteye fýrsatý ganimet bilerek bizim üzerimizden selam gönderenleri de Allah’a havale ediyoruz. Varsa sorunlu bir ifademiz düzeltiriz ama asla o çevrelerin karþýsýnda eðilmeyiz.
Liderimizin ve davamýzýn hukukunu da sonuna kadar koruruz. Þiddetin her türüne koþulsuz karþý çýkarýz ama Hürriyet’in camýný bizim canýmýzdan daha deðerli görenleri de kendimizden bilmeyiz.
Bilesiniz ki asýl dostlarýn gülü yaralar bizi...