“Bu Şehrin Geceleri”

Bugün hafif tertip arabesk yapsak kızar mısınız? Kızmayacağınızı düşünerek ilk defa bu üslupla bir yazı yazacağım.

Şarkı Ferdi Tayfur'la özdeşleştiği için belki Devlet Bey de okur böylelikle. Hatta belki, böyle bir toplumsal sorunumuz var diye grup konuşmasında, basar Osmanlı tokadını mevzuya.

Muhterem Cemaat; bugünkü hutbemizin konusu bu:

'Bu şehriiiiinn ayyuulaarıııı', 'Bu şehriiiinn dannaalaarıı'

Doğal hayatı mesele edenlerin söylediği bir şey var, "insan denen canlı, doğal hayatı hoyratça kullanmasıyla dağlarda bulunan vahşi hayvanları yerinden etti; onlar da şehirlere indiler."

Buyursunlar, kabul.

Ama bahsimiz şehre inen vahşiler değil; şehirde doğup büyüyen "ayyu"lardan, "danna"lardan söz ediyorum.

Bağlamı değil ama, bir ara Deniz Akkaya'yı yazacağımı seziyorum, ama paşa gönlüme bağlı. Keyword zinciri burnunu uzatıyor, oradan seziyorum sanırım. Şimdilik geçelim, ama unutursam, lütfen hatırlatın da defansı tahkim edelim.

Trafikte canavarlaşan insan evrim geçirdi; artık her yol başında maganda, her kol başında maganda; "ayyu"luğun bu kadar yaygınlaşması, sosyopatinin, anarşinin, kaosun ta kendisidir.

Bu evrimle baş etme mecburiyetimiz var; kolluk fayda etmez bunlara, kurbanlarda ortaya çıkan timler de işe yaramaz, çünkü bunları yakalasak, mezbahaya da götüremeyiz.

Bu ayyu ve danna cinsinin atası bizim türdeşlerimizse; ne ayıp. Olmamalı, zira insan "eşref-i mahlukattır".

Halık-ı mutlakın elbet bir hikmeti vardır da nedir?

Evrim teorisinin ispatı bunlar; ama bunları Darwin de hesaplamış olamaz. Öngörülemez bir sapmadan bahsediyorum; matematik işe yaramıyor, "standart bir sapma" değil.

Bunlar kimi erkek kimi dişi izlenimi veriyor, ama ara eleman gibiler; ayırt etmek de zor, gerek de yok zaten. Normal bir canlıdan bahsetmiyorum; anormal mi o bile belli değil.

Ne günlere kaldık; kıyamet alametleri arasında bunlar da var mı ki?

Bunların atası ile bizimkiler kaç bin yıl önce karşılaşmış olabilir diye merak ediyorum; hangisi hangisine bulaştırmış bir patojen ki buralara geldiler.

Zamanda yolculuk yapılabilse de ilk atalarını görebilsek...

Belki de tamamen yeni bir türdür bu?

Bu şehir ayyuları ve dannaları gündem edilene kadar klasik homo sapiens'ten eser kalmayacak.

Davos'çuları kafaya çok takan bir muharririz malum; aşılarla neler neler yapıyorlar diye tecessüs ediyorum da ilgilenen az. Davos'çuların faaliyet alanları neredeyse hayatın tümünü kapsıyor, azizan.

Geldiği yön neresi olursa olsun "batıl batı" bizim otantiği bozdu; başıbozuk ayyu ve danna türünün atasını onların hınzırlıklarında bulabiliriz.

Bizim alışık olduğumuz eşkıya tipler vardı; hırsız, cani, sapık vs. Bahsettiğim yeni varlık bunlarla aynı soydan da değil.

Adeta laboratuvar ortamında üretilip gelenekli toplumların içine salınmış bozucu ajanlardan türemiş olmalı bunlar ne medeniyetten anlıyorlar ne uygarlıktan.

Hatırlatma ricamı tekrarlayayım, Deniz Akkaya'yı hatırlatacaktınız; tamam mı? Ha es geçmeyelim, notlarınıza yazın da müftünün yolunu kesen Mahmut Tanal'ı da ele alacağım, uygun vakitte.

Mevzu bekler; ne diyorduk? Ayyuya veya dannaya benzer, yeni bir garip cinsin şehri basmasını konuşuyorduk.

Bilim adamları yunusların ve balinaların iletişimini çözmeye başladılar; umutlansak mı acaba?

Birkaç bin yıl sonra bu garip türle iletişim kurulacak birkaç kelime bulabilirler mi?

Acaba, yapay zekâ yardımıyla iletişim kurulabilir mi bunlarla?

Aynı zamanda çok çabuk bulaşarak çoğalan bunların evrimi hızlı; bilim kaplumbağa gibi, umutlanmak için acele etmeyelim.

En azından üreme-türeme-bulaş hızı belki yavaşlatılabilir; şehirler elden gidiyor mirim, acil vakalar artıyor.

Ha bak; bunlar laboratuvarda üretilen virüslerden çoğalmış olmalı, yahu biyolojik silah bunlar be!

Aksıranı entübe etti ya Davos, bir kamuoyu oluşturup bu türü entübe edelim gitsin; gömdükleri yeri de iyice kireçleyelim elbette.

Yerimiz daraldı, toparlayalım.

Önce, bu virüsü "izole" edelim sonra derhal yakalama, zorla kısırlaştırma, olmadı steril bir uyutma programı başlatalım.

Bu virüs en çok kameralardan bulaşıyor olabilir diye bir "hissikablelvuku" da geldi ama, sonra bakalım bu başlığa.

Ayyu ve dannaya benzer bu cinsi sıklıkla gündem edip, şehirlerimizi virüslü bu bulaşığın işgalinden kurtarmak için, güçlü bir program, irade ve kamuoyu desteği organize etmemiz lazım.

Bakın unutturmayacaktınız; Deniz Akkaya'yı konuşacaktık tamam mı? Bir de Mahmut Tanal dedik; işimizi sağlam kazığa bağlayalım diye yazıyorum hatırlatın diye.

Bu garaip varlıkları değil kazık, üçüncü köprünün ayaklarına bağlasak sökerler. Öyle korkunç bunlar.

Önce virüsü izole edelim. Sonra kimlere bulaşmış hep beraber bakalım.

Termal kamerayla mı ateş ölçerle mi tespit ederiz, bilmiyorum ama tespit edilmeli.

Üçüncü dünya savaşı bunlarla başlıyor olabilir mi?

Savaş bunların yıkımından fazla ne yapabilir ki zaten?

Zaten bildiğimiz medeniyetten kültürden değerlerden insanlardan geriye pek bir şey kalmadı.